TARİHTEN YAPRAKLAR

TARİHTEN YAPRAKLAR Haberleri

Ali KUZENCİK yazdı: ULU ÇINARDI...GERÇEK ALİM VE HOCAYDI.

Ali KUZENCİK yazdı: ULU ÇINARDI...GERÇEK ALİM VE HOCAYDI.

Ali KUZENCİK yazdı: ULU ÇINARDI...GERÇEK ALİM  VE HOCAYDI.
TARİHTEN YAPRAKLAR 7.03.2025 20:38:00 0

ULU ÇINARDI...GERÇEK ALİM 
VE HOCAYDI.

O İHANETİ AYAK SESİNDEN TANIR... KURU GÜRÜLTÜYE PABUÇ BIRAKMAZDI.

“-ALLAH’IM KERVANCININ BİLEĞİNE GÜÇ VER DE BÖRKÜNÜ SIKI TUTSUN.”

 

Geçen aylarda TBMM’de MHP Grubunda Devlet Bey, Dil-tarih’de değerli hocamız Prof.Dr.Bahaeddin ÖGEL’den bir anıyı ilgiyle dinlemiştim…

Her anlatımı bir hayat dersi olan hocamızı genç gönüldaşlarıma tanıtmak isterim...

Bir gün derste bir arkadaşımız devletimizin banisi/kurucusu Atatürk’ü sorgular gibi konuşmuştu.

Sevgili Hocam Bahaeddin ÖGEL Kaşgarlı Mahmud’dan bir öyküyle cevap verdi.

Öykü şöyleydi:
“Bir kervan yolunda giderken bir kartal kervancının börküne pençe atar.Kervancı börkünü sıkıca tutar ama kartal kervancıyı börküyle havaya kaldırırken kervancıyla beraber kervancının bacaklarıyla sıktığı altında ki eşekte havaya kalkar.

Bu kez eşeğe bağlı develer de bir sıra halinde havaya kalktığı anda en arkadaki deve Allah’a şöyle yalvarır.

-Allah’ım, kervancının bileğine güç ver de börkünü sıkı tutsun.”

Bu öyküyü anlattıktan sonra Hocamız sözlerini şu tarihi hükümle bağlamıştır:

“-Atatürk bizim börkümüzdür, birliğimizin simgesidir, ona laf yoktur.”

Baş giderse börk gider, börk giderse il gider, iffet gider.Allah muhafaza bir daha da geri gelmez.
                      
Canım Hocam... Ne güzel ders anlatırdı. Zevkle dinlerdik... Onun dersinde Dil-Tarih’in kantini boşalır tarihi anfi tıklım tıklım dolardı..

Hocamızın akıcı güzel anlatımını dinlemek için sadece tarih bölümünün öğrencileri değil diğer bölümlerden de öğrenciler gelirdi.. Çocuk gibi hocamızı kıskanırdık onlardan.. Gençlik işte... Deli-dolu yıllarımız.(1976-80)

Ülkücü Gençliği sevmekle kalmaz; korurdu..1978'in Mart ayında anfide çıkan olay da POL-DER'li hainlere karşı bizi savunmuş, teslim etmemiş ve onları anfiden kovmuştur..

Bir hafta sonra yine hocamız ders verirken kapı açılıp önlerinde azılı Pol-Der’li, Ankara'da ülküdaşlarımıza işkence yapan, devamlı sivil giyimli başkomiser ZEKİ  KAMAN (Piç Zeki) ve DÜRÜST OKTAY (Deyyus Oktay) ile çok sayıda Pol-Der’li polisler anfiyi bastı.!

Amaçları Ulus ve Sıhhiye'ye hakim olan Dil-Tarih’i düşürmekti.. Ecevit Hükümeti yeni kurulmuştu.

Prof.Dr.BAHAEDDİN ÖGEL Hocamız (Allah ondan RAZI olsun) bizi onlara vermemek için çok çırpındı.! Ankara/Ulucanlar’da 2.koğuşta onun kıymetli eseri “Türk Kültürünün Gelişme Çağları’nı” okurken hep hocamı düşündüm.

Çünkü hain başkomiser Zeki Kaman, bizi almak için elindeki yarım kiloluk Kristal zeytinyağı kutusuna benzeyen telsizle hocamızın koluna vurmuştu.! Hocamız acıyla kolunu tutmuştu.! Hala düşündükçe içim acır..

Bugün Dil-Tarih  mezunu çok sayıda öğretim görevlisi-doçent-profesör olan gönüldaşlarımıza  yardımcı olmuştur... Emeği vardır…Kendisi tam bir Harput beyefendisidir. Elazığ ve Kerkük türkülerini çok severdi.

Türk’ü çok iyi tanımış, onu tarif, tahlil etmiş ve yazmıştı. Gerçek ilim adamıydı.

Bizlere faydalanabileceğimiz çok sayıda ölmez eserler bırakmıştır.

Hocaların hocası  olması yanında aksakallı Dedem Korkut misali öğütleriyle iyi insan, iyi vatandaş, vatansever olmayı da satır aralarında öğretirdi.

O ihaneti ayak sesinden tanır, kuru gürültüye papuç bırakmazdı, bunun yanı sıra tam bir Harputlu Türk evladıydı.

Öğrencisi olmak her zaman övünç kaynağımız oldu. Rahmetli Bahaeddin Ögel hocamız sadece biz Dil-Tarih’lilerin değil, bütün Türk Milliyetçilerinin sevgiyle bahsettiği Türk bilim dünyasının yıldızlarındandı.

42 yıllık akademik hayatında çok önemli görevler almış, bölüm başkanlığı yapmış, Orta Asya Türk Tarihi ile ilgili Çin arşivlerine inerek araştırmalar yapan sayılı tarihçilerdendir.

Özellikle Türk Kültür Tarihi alanında önemli çalışmalar hazırlamıştır.

Türk Tarihinin bütünlüğü, Türklerin göçebeliği, Türk-Moğol meselesi gibi pek çok tarihsel mesele hakkında tezler hazırlamıştır.

Bahaeddin Ögel Hocam alanıyla 
ilgili 20 cilt kitap ve 120’den fazla makale yazmıştır. Çin-Rusya-Almanya-Avusturya-İngiltere-İtalya-İran gibi ülkelerde ilmi çalışmalar yürütmüştür.

Çince-Rusça-Moğolca-Farsça-Almanca-İngilizce-İtalyancanın  yanı sıra Çağdaş Türk Lehçelerinide hakkıyla bilen Hocamız akciğer kanseri sebebiyle hayatını kaybetmiştir.

Peygamber Efendimiz(S.A.V)
buyuruyor ki;

“Alimler yeryüzünün kandilleridir. Alimin ölümü, âlemin ölümü gibidir.”

Bugün 7-Mart…
Türk kültürünün temel taşlarından olan hocama Allah rahmetiyle muamele eylesin. Kabri nur, ruhu şad ve mekanı cennet olsun inşallah.

Ruhu şâd olsun değerli hocamızın. Bizim neslin yetişmesinde emeği çoktur. Pol-Der’li Piç Zeki Kaman’ın/Deyyus Oktayların komünist fikirleri tarihin çöplüğüne atıldı.

Ögel'lerin fikirleri Türk Devletinin şahlanmasında meşale gibi yol gösteriyor. Türk Milleti’ni özüne döndürüyor.

Rahmetli Atatürk’ün Türkiye’nin kültür mimarlarını yetiştirmek için kurduğu bu okul, her devirde fikir gruplarının hedefi olmuştur..

Dersliklerinden ve kürsülerinden “ÂLİM” derecesinde nice farklı isimler gelip geçmiştir. O kadar çok ki... Hangi birini yazayım..

Her dönem mücadele ve kavganın eksik olmadığı dönemde FELSEFE bölümünden her ne kadar “imalat hatası” gönüldaşımız çıksa da adeta bir sol fraksiyon atölyesi gibi çalışır ama temeli sağlam ilk katta TARİH bölümünde vatan evlatlarının hakimiyeti sebebiyle solaçıkta oynayanlarda “güvercin tedirginliği” ile her daim “yürek Selanik.”

TÜRK DİLİ EDEBİYATI bölümündeki  canlar milli ve romantik  Orhun Anıtları-Orta Asya sevdasıyla yanıp tutuşurken, COĞRAFYA bölümü felsefe bölümüyle “ortak katta” bulunması ile siyasetten uzak yaşamayı can güvenliği açısından tercih sebebleri olmuştur..

Ankara’daki modayı takip etmek isteyenler Dil-tarih’in FİLOLİJİ katında gezmesi gerekir.

Kurmay düşünceli insan olduklarından hem rahmetli Atatürk hem de rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş Dil’in ve Tarihin önemini bildiklerinden bu güzel ihtişamlı okula büyük önem vermişlerdir..

1976-80 yılları arasında yüksek öğrenim gördüğüm Dil-tarih’ten mezun olduğumda çıkışımı alıp, bahçede ihtişamlı binasına bakınca bu 4 yılın;
-Ne mücadelesini anlatabilmek mümkün ne de sevdasını..

Ankara’ya ara sıra gittiğimde bu tarihi okulun önünden geçerken, ona bakarken “kavga yıllarımızın” sevdası da, insani korkusu da  yüreğimizde kalırken  Sıhhiye’nin kaldırımında yürüyen insanların görmesini istemediğim iki damla gözyaşı irademin dışında gözümden aşağıya doğru süzülüyor...

İşte bu güzel duygular ki 
her yıl düzenlenen DTCF buluşmalarında benim ülküdaşlarım birbirlerini hasretle kucaklarken çocukluğumun Adana-Taşköprü yakınlarında karayoluyla gelen Hacıların yakınları ile kavuşmalarındaki kucaklaşmalar gelir hep aklıma..

Hani...Uşşak Makamında güzel bir Türk Sanat Müziği şarkısı var ya;
“Her günüm mazide kalmış günlerimden gün arar..!”

Çok şükür ki Türkiye Cumhuriyetimizin temel taşlarından birisi olan A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde okumuşuz..

Çok şükür ki DTCF’nin sosyal tarihinin en önemli (12 Eylül öncesi/1976-80) dönemlerinden birisine tanık olmuşuz...

Çok şükür ki Anadolu’muzun, Türk Milletinin güzel gençleriyle aynı dönemi yaşamışız.

O yılların…Hayali/dostluğu/yaşanmışlığı CİHAN DEĞER.

BUGÜN CUMA…
Cumanın hayrı, bereketi, mutluluğu ülkemizin, milletimizin, bütün Türk-İslam Âleminin, üzerine olsun inşallah.

Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER.
7-Mart-2025
Taş Medreseli
Tarih öğretmeni
Ali KUZENCİK

Haberi Sesli Oku

YAZARLAR