Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkan Vekili Celal Adan, Terörsüz Türkiye projesiyle ilgili olarak “Bu süreç; güçlü devlet, mutlu millet hedefine hizmet etmektedir. Türk milliyetçiliğinin ilke ve hedefleriyle uyumlu bir stratejinin ürünüdür. Aynı zamanda Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın inşa sürecine dair en önemli çıkıştır” dedi.
“Kan ve kin devrini tarihe gömmek isteyişimizin en büyük amacı; bir daha evlatlarımızın kanının dökülmemesidir” değerlendirmesinde bulunan Celal Adan İstanbul'da düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"Milli meseleler hususunda şüphesiz sicilimiz bir temiz, geçmişimiz lekesiz, mazimiz şanlıdır. Terörsüz Türkiye projesinin samimiyetine dair en net delil; ülkücü hareketin varlığıdır.
Terörsüz Türkiye süreci başlatan ve kararlılıkla yürüten Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin şahsında Türk milliyetçileridir.
Binlerce yıllık tarih şuuruyla ve Yirmi birinci Yüzyılın geniş ufkuyla “Terörsüz Türkiye” diyen, yakın tarihimizin en önemli hamlesini hayata geçiren Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin hepinize ayrı ayrı selamlarını ve sevgilerini ileterek sözlerime başlamak istiyorum. Katılımınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum.
Milletimizin kaderinde müstesna bir yere sahip olan, Milliyetçi Hareket Partimizin Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin bizzat inşa ettiği, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sonuna kadar destek olduğu bu süreci ve ona dair bazı çalışmaları konuşmak üzere birlikteyiz.
Türk milliyetçiliği, Türk milletini yüceltmeyi hedefler. Bunu yaparken de milli kimliğe ve Türk devletinin bekasına özel bir önem atfeder. Yüzlerce yıllık kadim Türk tarihi, bunun örnekleriyle doludur.
Devlet-i Ebed Müddet anlayışından Nizâm-ı uzanan Kızılelma Türklüğün şeref nişanesidir. Bugünkü girişimin temel hedefi de Türk milletini daha güçlü bir devlete sahip kılmaktır.
Bu süreç; güçlü devlet, mutlu millet hedefine hizmet etmektedir. Türk milliyetçiliğinin ilke ve hedefleriyle uyumlu bir stratejinin ürünüdür. Aynı zamanda Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın inşa sürecine dair en önemli çıkıştır.
Öncelikle Terörsüz Türkiye hamlesini idrak etmek için, Türkiye’nin etrafında yaşananları tahlil etmek lazımdır.
Türkiye, bulunduğu coğrafyanın merkezinde barış ve insanlık adına direnen son güvenli kaledir. Ne var ki Orta Doğu’daki ateş çemberi, her geçen gün daha ciddi bir hâle bürünmüştür. Sınır ötesindeki vekâlet savaşları, değişen haritalar, kanlı çatışmalar; kapımıza dayanmıştır.
Türkiye dimdik ayakta dursa da etrafımızdaki gelişmeler, ciddi bir tehdit boyutuna gelmiştir. Böylesi bir ortamda; millî birlik ve iç barış, hayati önem taşımaktadır. Fakat Milliyetçi Hareket Partisi için “Terörsüz Türkiye” projesi, yalnızca bir güvenlik meselesi değildir.
Liderimizin öncülüğünü üstlendiği bu girişim; uluslararası politikanın kanlı satranç tahtasında herkesi şok eden nihai hamledir. Terörsüz Türkiye; ülkemize parmak sallayan emperyal güçlerin alayına birden rest çekmektir. Bu hamle ile Liderimiz; sadece hudutlarımızı zorlayan tehlikeleri bertaraf etmeyi değil, aynı zamanda Türkiye’yi bu kaostan yeni çağın süper gücü olarak çıkarmayı planlamaktadır.
100 yıl önce etrafımızı tarumar eden sömürgecilerin hesabını bozmak, bize bağımsız Türk devletini hediye etmiştir. 100 yıl sonra şimdi aynı kirli hesaplar ters yüz olacak ve bu toz dumanın arasından Türkiye Yüzyılı doğacaktır. Bizzat Liderimizin ifadesiyle; "Terörsüz Türkiye, huzurlu Türkiye, süper güç Türkiye yarın değil, hemen ulaşılacak bir hedeftir".
Bu irade, oy devşirme odaklı bir siyasi pozisyon değişikliği değildir. Bu duruş; tarihî bir sorumluluğun yansımasıdır. Evet... Terörsüz Türkiye hedefi, bize hem coğrafyamızın hem de tarihimizin verdiği bir kutlu vazifedir. Yüz yıl önce bağımsız Türk devleti inşa edilirken Kürt kardeşlerimizin emperyalist kışkırtmalara karşı nasıl bir irade ortaya koydukları, unutulmamalıdır.
Bin yıldır bu coğrafyada kanları birbirine karışmış herkesin kardeşlik hukukunu korumak; en başta Türk milliyetçilerinin boynuna borçtur.
Terör sorunu; kökü derinlere uzanan birtakım problemlerin zaman içinde kangrene dönüşmesinden kaynaklanmaktadır. Üstelik bu derinleşen yaralar, çok erken bir zaman diliminde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu isimleri tarafından fark edilmiş ve konuya dair birtakım tedbirler düşünülmüştür.
Bu mesele Cumhuriyetimizin başbakanları İsmet İnönü’nün 1935 tarihli ve Celal Bayar’ın 1936 tarihli raporlarında yer almış ve sunulmuştur.
Fakat o zamanın şartları ve öncelikleri farklıdır. Dünya şartları da farklıdır.
1968 fırtınasından ve militan Marksizmden esinlenen yapılar; terör sorunu için ilk tohumları atmıştır. 12 Eylül rejiminden de beslenen terör, 1984’te patlamıştır.
Tüm bunlar yaşanırken, elbette terörle mücadeleye dair bazı girişimler olmuştur. Fakat Terörsüz Türkiye; hepsinden daha farklı, daha planlı ve daha kararlıdır. Bu hamle, tartışmasız bir devlet inisiyatifidir ve ötekilerden üç farkı vardır: Birinci olarak; Bu girişim, terör örgütünün silah bırakması ile başlamıştır.
İkinci önemli nokta da şudur;
yalnızca bir partinin dışında Meclis’teki bütün partilerimiz çalışmada yer almaktadır. Bu yüzden de ortaya çıkacak kararlar ve tavsiyeler milli mutabakat değerinde olacaktır. Terörsüz Türkiye’nin üçüncü farkı ise en önemlisidir: Bu defa süreci başlatan ve kararlılıkla yürüten Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin şahsında Türk milliyetçileridir. Bunu parti duygusuyla söylemiyorum.
Kimlik ihtilafından kaynaklanan, kırk yıldır kan akıtan bu sorun, başka türlü Meclis’in müzakere gündemine bile getirilemezdi. Liderimizin cesur duruşu ve temiz geçmişi ile bu sürecin arkasında olması; bütün kapıları açmıştır. Tabi ki bir başka önemli avantaj; Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu meseleye gösterdiği hassasiyet ve ortaya koyduğu dirayettir. Bu unsurların tamamının birleşimi ise Terörsüz Türkiye sürecini, daha önce terörle mücadeleye dair yürütülen girişimlerden farklı bir yere taşımıştır.
Herkesin hafızasında olduğu üzere “Terörsüz Türkiye” sürecinin en başından beri, Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli; üç kilit noktaya vurgu yapmıştır. Bunlardan birincisi, silahların bırakılması ve örgütün kendini
feshetmesidir. meselenin öncülüğünde,
İkincisi; bu Cumhurbaşkanlığı bütün kurumlarıyla beraber bir devlet politikasına dönüşmesidir. Üçüncüsü de Terörsüz Türkiye konusunda komisyonlar vasıtasıyla meclisin aktif rol oynamasıdır. Geldiğimiz noktada; Liderimizin işaret ettiği üç temel konu da hayat bulmuştur.
Başkanvekili olarak görev yapmaktan şeref duyduğum; Türk milletine Kurtuluş Savaşını kazandıran, Cumhuriyeti kuran, demokrasi yolunu açan, 15 Temmuz’da darbecilere direnen Gazi Meclis, şerefli tarihinin çok önemli bir görevini daha ifa edecektir. Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, bu şerefli vazifenin ilk adımıdır.
Görüş ve temennilerini millete ve Gazi Meclis’e bildirecektir. Bu vesileyle Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na katkı veren bütün partilere de teşekkür ediyoruz.
Bu işin nihaî çözüm adresi olarak Meclis’in öne çıkması; çok büyük anlam taşımaktadır. Milli iradenin tecelligâhı, Milli Mücadele’nin karargâhı olan Meclis; bugün de Türkiye’nin geleceğine katkı sunmaktadır. Bu ülkenin yarınlarına en büyük hizmeti vermektedir.
Terörsüz Türkiye projesinin bugün eriştiği nokta; iki yanılgının altını çizmekte, kara propagandaları çöpe atmaktadır. Cumhurbaşkanlığı sisteminin çalışmadığını iddia eden kaos tüccarları, kaybetmiştir. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin işlevsiz kaldığını öne sürenler de yanılmıştır. Ortadaki tablo; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin gücünü ve Meclisimizin hayati önemini bir kez daha herkese göstermiştir. Terörsüz Türkiye; asırlık bir hayalin gerçeğe dönüşmesidir. 100 yıl önce ilk araştırmalarını Ziya Gökalp’in yaptığı; tespitini, teşhisini, hatta tedavisini kaleme aldığı bu meselenin nihaî çözümü; Türk milliyetçilerine nasip olacaktır.
Büyük Türk münevveri Gökalp; daha 1922’de Kürt Aşiretleri Hakkında Tetkikler konulu araştırmasını gerçekleştirmiştir. Maalesef erken vefatı; çalışmalarını ve çizgisini akamete uğratmıştır. Gökalp’in tezi, Anadolu’da Türkmenlerin ve Kürtlerin kaynaşmış olmalarıdır. Gökalp, bazı Türkmen aşiretlerinin Kürtleştiğini, bazı Kürt aşiretlerinin de Türkleştiğini göstererek nasıl kaynaştıklarını anlatır. Mekân ve aşiret adlarını verir.
Ziya Gökalp’in şu sözünü Sayın Liderimiz Devlet Bahçeli bu sürecin işaret fişeği olarak yeniden dile getirmiştir: “Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa, Türk değildir;
Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa, Kürt değildir"
Bu cümle yalnızca bir münevverden yapılan alıntı değildir. Bu cümle; Gökalplerin mirasını, hayallerini, hedeflerini günümüzde kimin muhafaza ettiğinin kanıtıdır.
Yüz yıl önce bu işe kafa yoranlar, gönül verenler Gökalp gibi Türk milliyetçileridir. Bugün de aynısının hayat bulması; kimseye şaşkınlık vermemelidir. Aksine bizim söylediklerimizi Gökalp’ten ayrı gören sözde milliyetçiler kendine çekidüzen vermelidir.
Terörsüz Türkiye projesi; batı başkentlerinden devşirilen taktiklerle, okyanus ötesinden gelen suflelerle yürümeyecektir.
Hamle; milletin selameti için, milletin evlatları tarafından hayata geçirilecektir.
Derdimizi de, dermanımızı da arayıp bulacağımız tek yer Türk milletinin asil ruhu, cesur yüreği ve berrak zihnidir. Bu sebeple Liderimizin emriyle başlattığımız ve bugün bir başka toplantısını hayata geçirdiğimiz “Milli Birlik ve Dayanışma Buluşmaları” çok mühimdir.
Milletimize aklımızdan ve kalbimizden geçenleri net bir şekilde anlatmak hayatidir.
“Milli Birlik ve Dayanışma Buluşmaları”nın amacı ortadadır:
• Öncelikli olarak milletin yediden yetmişe, TERÖRSÜZ TÜRKİYE vizyonuna inanmasını sağlamak; en acil hedefimizdir. Bütün vatandaşlarımız bu hedefe ikna edilmeli; milletle devlet arasında sarsılmaz bir dayanışma inşa edilmelidir.
Bu milletin her bir ferdi, kendini; inşa ettiğimiz Türkiye Yüzyılı’nın bir parçası olarak hissetmelidir.
• Küresel ve bölgesel kargaşa ortamında, Türkiye; birliğini ve dirliğini bir an önce tesis
etmelidir. Açık veya gizli tarafından yaraya, yoktur.
Bölgesel ve Yaramızdan akacak kana, tahammülümüz yoktur. Emperyalistlerin kışkırtmalarına kurban edilecek tek vatandaşımız dahi yoktur. Herkesin şunu net bir şekilde idrak etmesi gerekmektedir: *Başta Türk siyasetinin yüzakı, büyük devlet adamı Liderimiz Devlet Bahçeli Bey olmak üzere; bu yola çıkanlar, ömrünü milletin bekâsına adamış, katıksız vatanseverlerdir.
Milli meseleler hususunda şüphesiz sicilimiz
bir temiz, geçmişimiz lekesiz, mazimiz şanlıdır. Terörsüz Türkiye projesinin samimiyetine dair en net delil; ülkücü hareketin varlığıdır.
*Terörsüz Türkiye demek; huzurlu Türkiye demektir. Güçlü Türkiye demektir. mücadelenin nihâi terörün tamamen kalkmasıdır.
Terörle adımı, ortadan
*Bu son hamle; teröristin değil, terörün yok edilmesiyle mümkündür. Sadece silah tutanların değil, aynı zamanda silah verenlerin kaybetmesiyle mümkündür. Terörün sadece fiili olarak değil, aynı zamanda zihinsel olarak yenilgisiyle mümkündür.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE sayesinde, bu hedefe varılacaktır.
Şu hakikat asla unutulmamalıdır: Çevremizi kuşatan tehlikelere karşı; tek çözüm, güvenlik önlemleri değildir. İltihap kapacak bir yaramız, istismar edilecek bir yumuşak karnımız kalmamalıdır. Çatışmalar son bulmadır. Bunun için de sosyal bağışıklık güçlenmeli; akan kan durmalı, gönüller bir olmalıdır.
Terörsüz Türkiye’nin ne manaya geldiğini bütün vatandaşlarımıza anlatmak, şüphesi olanın şüphesini gidermek; bizler için bir hayat memat meselesidir. Çünkü ayakta kalmamızın olmazsa olmaz şartı; kuvvetli, kudretli ve dirayetli bir iç cephedir.
Bu cephe, Türkiye Yüzyılı’nın üzerinde yükseleceği kaidedir. Birbirine kenetlenmiş yüreklerin; yazacağı yeni destandır. Dün istiklâl mücadelesine, bugün istikbâl mücadelesine girişen Türk milletinin ta kendisidir. Bu cephe; asırlık birliğin ve sonsuz kardeşliğin cephesidir. Böylesine kadim bir sorunu, böylesine girift bir meseleyi; ustaca bir süreç içinde çözüme yaklaştıran Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey’e teşekkür ediyoruz.
Devletimizin bütün kurumlarıyla bu meseleyi sahiplenmesini sağlayan ve Terörsüz Türkiye’yi bir devlet politikası hâline getiren Muhterem Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyoruz. Cumhur İttifakı’nın iki lideri de Türk tarihine not düşmüşler ve milletin gönlünde ölümsüz bir iz bırakmışlardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin sorumluluk sahibi bütün mensuplarına da şükranlarımı sunuyorum.
Sözlerimi tamamlarken; bu süreci hayata geçirmemizin en büyük sebebini hatırlatmak isterim. Şehitlerimizin aziz ruhu, terörün bitişi için uğraşmamızın asıl nedenidir. Kan ve kin devrini tarihe gömmek isteyişimizin en büyük amacı; bir daha evlatlarımızın kanının dökülmemesidir.
Bu vesileyle; vatanın ve milletin bütünlüğü yolunda can veren kahramanlarımızı derin bir saygıyla ve Allah’tan rahmet dileyerek anıyorum. Çıktığımız yol nihayete erdiğinde, Terörsüz Türkiye başarıya ulaştığında; onların mukaddes ruhları şâd olacaktır. Çünkü inşallah artık kan akmayacak, terör tamamen bitecek ve şehitlerimizin idealleri gerçekleşecektir.
Bu yolda Cenab-ı Hakk’ın hepimize, milletimize yardımcı olmasını niyaz ediyor, sizlere başarılar diliyor, saygılarımı sunuyorum."