Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın, tarihi Erzurum Kongresinde olduğu gibi yine aynı ruhla aynı şevkle MHP'nin neferlerinin söz konusu ülke, millet ve vatan olunca yine toplanıp bir araya geldiklerini bildirdi. Düzenlenen toplantılara neden bir ihtiyaç duyduklarını, bunu anlatmak zorunda olduklarını ifade eden Prof. Dr. Aydın, “Biz sırtlanlar kavşağı bir coğrafyada yaşıyoruz” dedi.
Dünyanın bu coğrafya üzerindeki hesabının kitabının açık ve net olduğuna dikkat çeken MHP Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamiyl Aydın, “Aynen 1914'te olduğu gibi bugün de 2000'li yıllarda da hesap değişmedi. Yine işgal yine her türlü hile ve desise ile bölme parçalama. Bunu net bir şekilde görüyoruz” diye konuştu.
MHP Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın, Erzurum teşkilatının ev sahipliğinde; Ardahan, Artvin, Bayburt, Bingöl, Gümüşhane, Rize, Trabzon ve Tunceli’den gelen teşkilat mensupları ile birlikte gerçekleştirilen “Asırlık Birlik Sonsuz Kardeşlik, Terörsüz Türkiye, Milli Birlik ve Dayanışma Buluşmaları” temalı toplantıda yapmış olduğu konuşmada uluslararası ilişkiler perspektifinde terörsüz Türkiye’nin önemini vurguladı.
MHP Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın, konuşmasında şunları söyledi:
SİYASET ÇÖZÜM ÜRETME SANATI
“Havalar sıcak ama siyasette de netameli bir süreçten geçiyoruz. Siyaset çözüm üretme, sıkıntılara, beklentilere, arzulara cevap verme sanatıdır. Ama bunu yaparken öncelikle bir takım jeopolitik ilkeler, ülküler ve prensipler manzumesi oluşturmak lazımdır.
İşte Türkiye Cumhuriyeti devleti de bu ilkeler, ülküler manzumesini oluştururken özellikle bağımsızlığı kendine karakter edindi. Bu ilke ve ülküler dikkate alındığında iki önemli unsur vardır. Gerçekten hayatını bağımsız olarak ebet müddet sürdürmeyi düşünen ülkeler buna yönelik ilkeler oluştururken bu coğrafyalar üzerinde kötü niyetli olanlar, hasmane düşüncede olanlara karşı hesaplarını coğrafi şartlara göre yapmaktadır.
SÖZ KONUSU VATAN OLUNCA YİNE TOPLANDIK
Şimdi bakınız, sanki 23 Temmuz 1919’daki Erzurum Kongresinin bir tekrarı için bir aradayız. İşte yine böyle bir salonda böyle bir ruhla 13 ili kapsayan o dönemde gerçekten istiklal ve bağımsızlık aşığı aziz milletimizin evlatları biraraya geldi, ‘Bağımsızlık karakterimizdir, her türlü manda ve himayeye karşıyız. Vatan bir bütündür, parçalanamaz. herhangi bir işgal girişimi esnasında topyekun savunma hakkımız vardır’ dedi.
İşte bugün de bu salonda bizim bulunmamızın nedeni budur. Yine aynı ruhla aynı şevkle Milliyetçi Hareket Partisi’nin neferleri söz konusu ülke millet ve vatan olunca yine toplandı, yine geldiler.
Allah aşkına neden böyle bir ihtiyaç duyduk, bunu anlatmak zorundayız. Biz sırtlanlar kavşağı bir coğrafyada yaşıyoruz. Salonumuzda dolaşan bir dron var. Bir hayal kurun, drona bindik, şu salonun dışına semaya çıktık. Türkiye'nin yerini gözlemlemeye çalıştık. Acaba Türkiye'nin konumu nasıl bir coğrafyada, nasıl bir ortamda konumlandırılmıştır
DÜNYANIN BU COĞRAFYA ÜZERİNDE HESABI BELLİ
Yüksekten baktığımızda resim çok net, dışarıdan baktığımızda da net görünüyor. Etrafımızdaki komşularımızın hali pürmelali ve dünyanın bu coğrafya üzerindeki hesabı kitabı açık ve net. Aynen 1914'te olduğu gibi bugün de 2000'li yıllarda da hesap değişmedi. Yine işgal yine her türlü hile ve desise ile bölme parçalama. Bunu net bir şekilde görüyoruz.
Bugün o manzaraya baktığımızda küresel anlamda sorun dedikleri şeylerin hemen hemen hepsinin bu coğrafya etrafında döndüğünün farkında mısınız?
Kuzeyimizde Karadeniz'de iki ülke iki buçuk yıldır savaş halinde. Bu savaş dünyanın küresel bir sorunu imiş, halbuki Türkiye'nin olumsuz anlamda en fazla etkilendiği ve aynı zamanda bölgesel bir sorun.
Güneyimizde 911 kilometre sınırımız olan Suriye’de olan bitenlerin farkındayız. Irak’ta oldubittilerin farkındayız. Libya’da oldubittilerin farkındayız. İran’a en son yapılanların farkındayız. Dolayısıyla bize uyku orucu artık bir farzı kifaye haline geldi. Genel Başkanımızın ifadesiyle biz artık uyku orucunda olmak zorundayız.
BU COĞRAFYADA YOĞURDU ÜFLEMEK ZORUNDAYIZ
Batımız rahat mı? Batıya dönüp baktığımızda Yunanistan’ın hem AB ülkelerinden hem de ABD’den aldığı silahlara bakınız. Tam burnumuzun ucunda adaların nasıl silahlandırıldığının farkındayız. 20’in üzerinde Amerikan üssünün oluşturulmasının farkındayız. Farkında da olmak zorundayız. Çünkü ağzımız sütten yandı. Biz artık bu coğrafyada yoğurdu üflemek zorundayız.
Bir gaflet ve dalalet hali bizi tekrar Allah korusunu yeni bir bölünme yeni bir küçülme, yeni bir işgal ve parçalanmaya götürür. Onun için Bilge Liderimiz gece gündüz yemeden içmeden uyku orucunda bir şekilde bunları düşünüyor, bunlar için bir takım çözüm önerileri ve bir takım siyasi hamleler yapmaya çalışıyor.
MUHALEFETE: NEDEN RAHATSIZSINIZ?
Şimdi böylesine sıkıntılı bir coğrafyada Allah aşkına ayağımıza pranga olarak saldığımız bir takım meselelerden kurtulmak için bu gayretimizden neden rahatsızsınız. Siz kimlerle eylem ve söylem birliğindesiniz.
Biz bu yola baş koyduk.
Sayın Genel Başkanımız Ekim 2024’te bir işaret fişeği verdi. Bir adım attı. Sayın Cumhurbaşkanımız aynen kendi ifadeleriyle söylüyorum ‘Devlet Bahçeli kangren olmuş bu meselenin çözülmesi için inanın elini kolunu değil gövdesini ortaya koydu’ dedi.
Evet Liderimizin vatan sevgisi ve millet aşkı bu kadar işte.
Şimdi böylesine takdire şayan bir hamleyi kim yapacak; ancak dağın ötesini gören, dağın ardını bilen, siyasi feraseti yüksek, gerçekten siyasi hamleleri okuması çok derin olan Bilge Liderimiz ancak yapabilir.
BİLGE LİDERİMİZİN HAMLELERİ
Kıymetli dava arkadaşlarım, Bilge Liderimiz bunu ilk defa yapmadı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik sürece geçtiğinden beri her 10 yılda, 5 yılda bir kesintiye uğratıldı. Bunları destekleyen siyasi gruplar var mıydı, vardı. Ama en sonuncusu çok vahim ve kanlı idi. Bölünmenin eşiğindeydik, o da 15 Temmuz 2016’daki hain kalkışma idi.
Genel Başkanımız o olaydan sonra yine aynı ferasetle aynı siyasi öngörülerle bir hamle daha yaptı. O zaman da itiraz ettiler, hala birileri particikler itirazlarını sürdürüyor.
Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilirmiymiş; evet geçilmesi gerekiyordu,
Genel Başkanımız bu riski gördü ve ‘Allah korusun biz çok kuvvetli güçlü egemen bağımsız ve hızlı hamle yapan, çok hızlı karar alabilen ve uygulamaya sokabilen bir yeni idare şekline geçmeliyiz. Bunun adı da Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir’ dedi.
NEREDEN NEREYE GELDİĞİMİZİN FARKINDA OLALIM
O gün Cumhur İttifakı ete kemiğe büründü. Ondan sonra Allaha şükür artık yürümüyoruz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak koşmaya başladık. Büyümeye, gelişmeye başladık. Allaha şükür dışa bağımlılık oranı sadece savunma sanayiinde değil birçok sektörde bitme noktasına geldi.
Nereden nereye geldiğimizin farkında olalım lutfen. Dolayısıyla burada Genel Başkanımızın gerçekten öngörüsü, emeği çok, yadsınamaz ve epey fazla.
Bilge Liderimiz bunu yaparken siyasi riskler aldı. ‘Önce ülkem ve milletim benim için” dedi. Vatan söz konusu ise siyaseti de elinin tersiyle itti.
Şimdi yine bir iddiayla, ‘Terörsüz Türkiye’ diyerek yola çıktık. Neden rahatsız oluyorsunuz? Binlerce yıllık kardeşliği dilimize pelesenk edip konuşmamızdan niye rahatsızsınız.
Atatürk’ün mozolesine gidiyorlar, diz çöküyorlar. Ne oldu, Gazi Paşa’nın kemiklerini de sızlatmayın.
ATATÜRK VE ZİYA GÖKALP HATIRLATMASI
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ‘Benim siyasi, fikri ilham kaynağım Ziya Gökalp’tir’ dedi değil mi? Peki Ziya Gökalp aynen bugünlere projeksiyon sunacak şekilde sayın Genel Başkanımızın bir etkinlikteki açılış konuşmasında ifade ettiği Ziya Gökalp’ten alınmış bir ifadesi vardı. Şimdi bir kere daha sizlerin maşeri vicdanlarınıza sunmak istiyorum.
Aynen şunu diyor:
‘Türklerle Kürtler bin yıllık bir ortak din, ortak tarih ve ortak coğrafya sonucunda maddi ve manevi bakımlardan birleşmişlerdir.
Bugün ise ortak düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar.
Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabilirler.
O halde büyük bir inançla diyebiliriz ki, Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır.
Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir.
Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.’
Şimdi bunu anlamak algılamak birilerini zor geliyor.
Edebiyle, erkanıyla, bilgisiyle VE becerisiyle büyüdüğümüz rahmetli Başbuğumuz da aynı cümleleri kurmuyor muydu? ‘Kürt ne kadar Kürt'se, Türk de o kadar Kürt'tür. Türk ne kadar Türk'se, Kürt de o kadar Türk'tür!’ demedi mi?
Ne var bunda, niye gocunuyorsunuz?
Ziya Gökalp iki şeye işaret ediyor.
BUGÜN DE AYNI RİSKLERLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Bugün de aynı risklerle karşı karşıyayız. Gökalp ‘Hem siyasi hem dini vecibe’ diyor. Peki dini vecibesi neresinde? Peygamberimiz bir hadisinde ‘Salih iman sahibi olmadıkça Cennete girmezsiniz. Birbirinizi sevmediğiniz sürece de salih amel sahibi olamazsınız’ diyor.
Ben bir dil bilimciyim aynı zamanda. Bir elimizdeki kağıda Kürt yazsak diğer elimizdeki kağıda da Türk yazsak ikisi arasında harf olarak bile fark yok. Dört harfin hepsi aynı; onda da onda da aynı. Sadece arkadakini öne alıyorsun Türk ya da diğerini arkaya alıyorsunuz Kürt oluyor. Bu durum gerçekten Allah’ın bir lütfu, bu coğrafyada mucizevi bir terkibidir.
Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak dün bugün ve yarın Türkiye üzerinde hesabı olacak sadece PKK değil her türlü terörle mücadele azmi ve kararlılığı içerisindeyiz. Çünkü bu vatanı bu kutsal toprakları bize emanet eden yer altı nüfusunuz yer üstü nüfusumuzdan daha fazla. Bugün onların temsilcileri olan şehit ailelerimiz, gazilerimiz aramızda. Özellikle terörle mücadelede gazi sayılmayanlar için Milliyetçi Hareket Partisi’nin verdiği mücadelenin bizatihi tanığıyım ve gerçekte onlardan biriyim. Çok şükür onların sayesinde biz bu vatan toprağı üzerinde rahat bir nefes alıyoruz. İyi ki varsınız, her zaman emrinizdeyiz; her zaman sizin gölgeniz gibi yanınızdayız.
KİMYALARI BOZULDU HESAPLARI DAĞILDI
Dolayısıyla Genel Başkanımız bu süreci başlattı kimyaları bozuldu, hesaplar dağıldı ama bugün baktık ki, Irak’ta dün yapılan, Lübnan’da daha önce yapılan, Libya’da ve bugün Suriye’de yapılmak istenen küçülterek bölüp parçalama çabaları var. Burda da iki etkin unsur var. Biri etnik kimlik öbürü mezhepsel kimlik. İkisi Birinci dünya Harbinde kaşınmıştı bugün de aynı şekilde kaşınmaktadır.
Balkanlarda kaşındı, Bosna’nın başına gelenleri gördünüz. Irak’ta, Lübnan’da yapıldı bugün Suriye’yi arka bahçesi gibi canı istediğinde girip orayı burayı bombalıyorlar.
Suriye’de bir etnik grubu kışkırttılar İsrail bayrağı verdiler bir başka yerde Alevi kardeşlerimizi kışkırtarak onları da merkezi hükümete karşı kullandılar.
Kuzeyde ise Türkiye’nin de şu anda başımızın belası ve bu proje içerisinde bir an önce dahil olup Suriye’de gerekenin yapılması için SGD’nin aklını başına alması gerekir. Biz Türkiye olarak bu konuda çok kararlıyız. Gerekli tedbirlerimizi almışız.
Kuzeyde ise Türkiye’nin de şu anda başımızın belası ve bu proje içerisinde bir an önce dahil olup Suriye’de gerekenin yapılması için SDG’nin aklını başına alması gerekir. Biz Türkiye olarak bu konuda çok kararlıyız. Gerekli tedbirlerimizi almışız.
Türkiye yeni bir vizyon koydu ortaya. Sayın Cumhurbaşkanımız da sayın Genel Başkanımız da. Sayın Genel Başkanımız 2000’li yıllarda 21. Yüzyıl Türkiye Vizyonu diye ortaya koydu. Bizler de gittiğimiz yerlerde bunu hep anlattık. İşte o günden bugüne geldik. Sayın Cumhurbaşkanımız da adını resmen Devlet vizyonu olarak koydu ve 21. Yüzyıl Türkiye ve Türkiye Yüzyılı dedi.
O zaman buna uygun yürüyeceğiz. Uygun yürürken de en fazla dikkat edeceğimiz şey bizim hızımızı kesecek ayağımıza pranga olacak ufak tefek meseleleri halletmek olacak. Çünkü bunun sadece sosyolojik ve kültürel boyutu yok. Bunun ekonomik boyutu da var, 2 trilyon dolar civarında bu melun ve canilerle mücadeleye kaynak vermişiz. Canlarımızı vermişiz, kanlarımızı vermişiz. Dolayısıyla artık bizim gelecek nesillerde bunun için feda edecek bir neferimiz yoktur, bir liramız olmayacaktır. Ana düşünce budur, dolayısıyla bizim vizyonumuzun kısa vadesi bölgede lider olmak orta vadesi 10 büyük dünya ülkesinden biri olarak küresel gücün arasına girmek ve uzun vadede de hepimizin çoluk çocukluktan beri ifade ettiğimiz gibi İlayı Kelimetullaha ve ebed müddet Kızılelmaya ulaşmaktır.
İnşallah sayın Genel Başkanımızın işaret fişeğini verdiği bu kutlu yürüyüş hayırlı olur uğurlu olur, ülkemizin önü açılır. Allah’ın izniyle 21. Yüzyıl Türk ve Türkiye Yüzyılı olur.”