Milliyetçi Hareket Partisi (MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım, "12 Eylül zulümdür, zillettir, hezimettir, rezalettir, cinayettir”
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım, “Biz hırsızlıktan yargılanmadık. Biz devleti soymadan yargılanmadık. Biz tüyü bitmedik yetimin hakkını almadan yargılanmadık. Biz bu ülke için yargılandık. Bu bayrak için yargılandık. Bu din için yargılandık. Bu devlet için yargılandık” dedi.
Taş Medreseli Ülkücüler Genel Merkezi’nin Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlemiş olduğu “45. Yılında 12 Eylül Darbesi” programına MHP Genel Başkan Yardımcıları Yaşar Yıldırım ve Prof. Dr. Ahmet Selim Yurdakul, MYK Üyesi ve Genel Başkan Başdanışmanı Esma Özdaşlı, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, MHP SAnkara İl Başkanı Alparslan Doğan, Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı Ömer Şanlı, Taş Medreseli Ülkücüler Genel Başkanı Mehmet Yamtar Çelik, Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci ve bağlı sendika başkanları, Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı (TÜRKAV) Genel Başkanı Ebubekir Korkmaz ve Taş Medreseli Ülkücüler katıldı.
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım'ın 12 Eylül'ün 45. yıldönümü dolayısıyla Taş Medreseli Ülkücüler Genel Merkezi tarafından Ulucanlar Cezaevi Müzesinde düzenlenen toplantıda yaptığı konuşma şöyle:
“12 Eylül darbesiyle birlikte bu ülkeye on iki Eylül darbecilerinin yaptığı ihanetler vardır”
"Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin hepinize selamlar var. Kıymetli hazirun bir on iki Eylül'ü anma demeyelim de tekrar hatırlama gününe Cenabı Allah bizi ulaştırdı. Kırk beşinci yıl dönümü on iki Eylül.
Tabii 12 Eylül nedir, ne değildir? 12 Eylül'ün bu ülkeye faydası nedir, zararı nedir? Onu da bir gözden geçirmekte fayda vardır. 12 Eylül darbesiyle birlikte bu ülkeye 12 Eylül darbecilerinin yaptığı ihanetler vardır. Darbe olur olmaz Amerika Birleşik Devletleri'nden verilen mesaj bizim çocuklar darbeyi yaptı oldu.
Bir kelime bir cümleyle anlatıyor. Bizim çocuklar gereğini yaptı. Darbeyi yaptılar.
Onların çocuklarının ilk yaptığı iş Ekim ayında Nato'dan çıkan Yunanistan'ı tekrar Nato'ya almaktır. Birinci işleri olmuştur. Ve şu anda Türkiye'nin hep ayağına dolanır.
Nato'ya girmiştir. O günkü şartlarda albaylar cüntası Nato'dan çıkmıştı. Sivil iktidar bunları Nato'ya almıyordu.
“Güya o günkü şartlarda anarşi bitti ama bölücü PKK terörü başladı”
Yine Amerika'nın çocuklarının yönetiminde güya o günkü şartlarda anarşi bitti ama bölücü PKK terörü başladı bin dokuz yüz seksen dört yılında. Eruh'la Şemdinli'de eylemlerini gerçekleştirdiler.
Yine Amerika'nın çocuklarının yönetiminde 1986 yılında Kuleli Askeri Lisesi'ne Işıklar Askeri Lisesi'ne ilk defa FETÖ soruları çalarak öğrencileri yerleştirdi. O öğrencilerin bir kısmı yakalandı, okuldan atıldı, bir kısmı affedildi, devam etti. Devam etti.
O devam eden 1986 yılındaki Kuleli Askeri Lisesi'ne Işıklar Askeri Lisesi'ne giren o talebeler on beş Temmuz'da darbe girişiminde bulunan tuğ generaller, tüm generallerdir. Üç tane gazı vardır. Dördüncü gazı nedir? Türk milliyetçilerini ülkücüleri bezdirme tarihin sayfasından silme bir daha ne Türk Milliyetçiliği Hareketi ne Ülkücü hareket diyecek kimseyi bırakmama hedefi vardır.
Kemal Kılıçdaroğlu'na Nurettin Soyer eleştirisi
Bunun için de özel hukuk geliştirilmiştir. Darbe hukuku vardır. Darbe hukuku.
Bu darbe hukukunun başına getirilen insanda dördüncü kolordu komutanlığı askeri başsavcısı Nurettin Soyer'dir. O günkü şartlarda buradaki gördüğümüz birçok arkadaşımız hapishane arkadaşımız beraber yattık, beraber yargılandık, beraber işkence gördük, beraber zulüm gördük. Üç ay gözaltı süresi vardır.
Darbeyle birlikte. Şu anda gözaltı süresi bir gün, üç gün. Üç ay.
Ve Nurettin Soyer ülkücüleri kesinlikle emniyete göndermemiştir. Ülkücülere işkence yapmayı marifet bilen kendine görev sayan yetmiş yedi, yetmiş sekiz Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının polis şeflerinin kontrolünde Mamak'ta askeriyenin içerisinde bir karakol kurdurmuştur. Burada bulunan hazurunun hepsi oraya gelmiştir.
Emniyete kimse gitmemiştir. Bunların kontrolünde Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının dosyası hazırlanmıştır. C5'te işkenceden rahmeti rahmana kavuşan arkadaşlarımız vardır.
Nurettin Soyer'in kollarında can vermişlerdir. Şimdi geçenlerde bir Nurettin Soyer tartışması oldu. Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki Nurettin Soyer Türkiye'nin en büyük hukukçusudur.
Doğrudur. Cumhuriyet Halk Partisi kriterlerine göre Nurettin Soyer Türkiye'nin en büyük hukukçusudur. Bize göre ve gerçeğe göre Türkiye'de gelmiş geçmiş en büyük işkencecidir.
En büyük işkencecidir. En büyük İslam düşmanıdır. En büyük Türk düşmanıdır.
En büyük Türk milliyetçilerinin düşmanıdır. Hazırladığı iddianameyle birlikte Türk milliyetçiliğini yargılamaya kalkmıştır. Türk dünyasının savunmayı suç unsuru olarak kabul etmiştir.
Dünya insanlarının yanında Türk dünyasını savunmak suç olmuştur. Burada bulunan hazurun orada Türk dünyasının Türk milliyetçiliğinin savunmasını yapmıştır. Suçu odur.
“Biz bu ülke için yargılandık”
Suç bu. Vatanı sevmek, dini sevmek, bayrağı sevmek, devleti sevmektir. Suç bu.
Ve sizi yargılayan Amerika'nın çocukları da Türk dünyasını savunduğunuz için Türk milliyetçisi olduğunuz için ülkücü olduğunuz için yargılıyorlar. Hani bir günde günümüzde yargılamalar var, tutuklamalar var, soruşturmalar var. Biz hırsızlıktan yargılanmadık.
Biz devleti soymadan yargılanmadık. Biz tüyü bitmedik yetimin hakkını almadan yargılanmadık. Biz bu ülke için yargılandık.
Bu bayrak için yargılandık. Bu din için yargılandık. Bu devlet için yargılandık.
Bu da bizim şeref madalyamızdır. Her yerde de göğsümüzü de harcadık. Ha şimdi tabii lafı sırası gelmişken söylemek lazım.
Bugün Milliyetçi Hareket Partisi'nden ayrılıp ona yakın parti kurulmuştur. Bu siyasi partilerinde liderleri vardır, mensupları vardır. Kimseye diyeceğimiz bir şey yok.
Yalnız şunu herkes bilsin. Kimin banka soyup geldiğini, kimin kız kaçırmadan geldiğini, kimin eşkıyalıktan gelip ülkücülerin koğuşuna düştüğünü, ondan yargılandığını, cürümünü, suçunu biliyoruz. Bize kimse ülkü devriyi yapmaya kalkmasın.
“Biz herkesin cemali evvelini biliyoruz. Herkes haddini bilsin”
Biz herkesin cemali evvelini biliyoruz. Herkes haddini bilsin. Yani biz bunların hiçbirinin Milliyetçi Hareket Partisi'nin sayın genel başkanını ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin eleştirilerine tahammül edemeyiz.
Herkes kendi çapı kadar konuşacak. Yaptığı iş kadar konuşacak. Verdiği hizmet kadar konuşacak.
Allah razı olsun. Bir bedel ödemiştir bu camia. Burada bulunan hazirun da.
Bizimki bedel değildir. Bedeni kim ödedi? Bedeli bunlar ödedi. Bedeli ödüyor bunlar.
Yattık, çıktık, canımızı kurtardık. Ama toprağın adına altına verdiğimiz binlerce ülkücü şehidimiz var. Başta burada işte.
Bedeli ödeyenlerdir. E bedeli kim ödedi? Analarımız ödedi. Babalarımız ödedi.
Akrabalarımız ödedi. Sabahın beşinde Mamak'ın ayazında bekleyip çocuğu iki dakika görebilir mi diye hasta anamız babamız ödedi. Onların gözyaşlarının bir değeri ölçülemez.
“Bu hareketin geçmişi ınurumuzdur, gururumuzdur”
Ha şimdi şu vardır. Bu hareketin geçmişi bellidir. Onurumuzdur, gururumuzdur.
Bu hareketin mensuplarına da geçmişine de, bugününe de sahip çıkan bir kişi vardır. O da Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel Başkanı, liderimiz Devlet Bahçeli'dir. Ülkücü şehitleri unutmamıştır.
Taş medreselileri unutmamıştır. Hepiniz biliyorsunuz. Kızılcıhamam'da arsası Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nin olmak kaydıyla ülkücü şehitler anıtı yaptırmıştır.
Taş medreseliler hatıra ormanı vardır orada. Bütün ülkücü şehitlerin adı oradadır. Bütün taş medreselileri bir seneden fazla yatanların adına ağaç dikilmiştir.
Allah ondan razı olsun. Ona çok çok çok teşekkür ediyoruz. Bu hareket yokluktan gelmedir.
Bu hareket sıkıntılardan gelmedir. Şuradan baktığınız zaman site yurdu vardır. Yamtar Başkanı'ndan da biz yurt arkadaşıyız geçmişten beri.
Burada arkadaşlarımız da var. Bir gece site yurdundan afişe çıkarlar. Afişe çıktıklarında bir kısmı bugünkü Kamusen binamızın önüne afiş yapıştırır.
Bir kısmı da Karasakal Pastanesi vardır. Buraya doğru gelir Ulucanlar'a doğru. Oraya afişe girer.
Afiş yapıştırırken yukarıdan cepheciden polis cibi gelir. Eskiden polis cipleri vardı. Polis cibi gelir bizimkileri yakalar.
Bu taraftakiler yakalanmaz. Toplar fırçayı, tenekeyi, afişleri. Şimdi yalnız orada da çok önemli bir hadise var.
Ülkü Ocakları'nın renkli afiş olayı
Ülkü Ocakları ilk defa renkli ofset afiş bastırmış. Ilk defa afişi yapıştıranlardan başkan olan arkadaş komiserle pazarlık etmeye başlar. Komiserim etme, eyleme. Götür, döv, ne yaparsan yap. Fırçayı da tutkalı da ama afişler ilk defa bizim renkli bir afişimiz oluyor.
Afişlerimizi ver. Işte ülkücülük bu. Bu söyleyen insan üniversite talebesi.
Babasının gönderdiği paradan on lira site yurdunun teşkilatına aidat veriyor. On lira da okul teşkilatına veriyor. Bu afişler, afişler de bu teşkilata verilen o aidatlarla basılıyor.
Yokluk günü, haçlığını veriyor. Şimdi bizim üniversite talebelerine burs veriyoruz.
Üniversite talebeleri harçlığını veriyor. Niye veriyor? Esir Türkleri kurtarma haftası var. Afiş yapıştırıyor.
Ve afişimiz de geliyor. Işte polisi alıyor. Bütün amaç ne? Diyor ki bu ilk defa Ülkü Ocakları Genel Merkezi'miz renkli bir afiş bastırdı.
Bu afişi almayın. Bizi dövün. Atın içeri ama afiş kalsın.
Oluyor mu? Olmuyor. Elbette ki afişler de gidiyor. Yokluktan geldik.
“Bizi silindir gibi ezdiler”
Ve 12 Eylül hukuku ve başı Nurettin Soyer'dir. Bu hukuk dediğim gibi Türk milliyetçiliğini ülkücülüğü, dünya Türklüğü'nün düşünülmesini yasaklamıştır. Bizi silindir gibi ezdiler.
Kendi mantıklarına göre bir sağdan, bir soldan astılar. Burada işte şurada, arkadaşlarımız şehit oldu dar ağacında.
Ondan evvel binlerce arkadaşımız toprağa girdi. Bulduklarının hepsini de çok uzun süre hapis yatırdılar. Niye yatırdılar? Bir daha iflah olmasınlar diye.
Türk milliyetçiliği ülkücülük Turancılık diye bir şey kalmasın diye. Kim yaptı? Amerika'nın bizim çocuklar diyenler yaptı? Netice itibariyle biz bugün küllerimizden doğduk. Küllerimizden doğduk.
O küllerden çırpındık doğduk. An itibariyle kendimiz yer nerededir? Türkiye'nin de Türk dünyasının da istikbali Türk milliyetçileri, Milliyetçi Hareket Partisi ve ülkücüler,
Biraz evvel Yamtar Başkanımın da söylediği gibi bir adım geri gitmeyiz. Bir adım geri atmayı da düşünmüyoruz.
“Biz her türlü zulmü gördük. Her türlü işkenceyi gördük”
Biz her türlü zulmü gördük. Her türlü işkenceyi gördük. Hepsi başımızdan geldi geçti.
Büyük acılar yaşadık. Allah bir daha böyle büyük acı yaşatmasın. Allah ülkücüleri muzaffer etsin.
Allah ülkücüleri korusun, sevsin, sevdirsin, sevindirsin. Ülkücüler bu ülkenin geleceğidir. Türk dünyasının geleceğidir. İslam aleminin geleceğidir.
Bunu görüyoruz. O yönden dün bize zulmedenler dün bize işkence yapanlar bugün bizim kapılarımızda geziyor.
Görüyorsunuz. Cenabı Allah'ın lütfu ihsanıdır bu. Dün Türk milliyetçilerine ülkücülere işkence yaptıranlar, tasvip edenler, onaylayanlar, aynı partinin mensubu olanlar bugün sıkışmış bizi kurtarın diye ülkücülerin kapısında geziyor.
Allah bize bugünleri de gösterdi. Allah bize bugünleri de gösterdi. Demek ki bizim yolumuz doğru yoldur.
Sırat-ı müstakimdir. Elhamdülillah. Ha geri getiremediğimiz ne vardır? Geri getiremediğimiz arkadaşlarımız vardır.
Ama biliyoruz ki hepsi Cenabı Allah'ın mahcemalini görecek bir cennetin köşesindedirler. Ondan hiçbir şüphemiz ve endişemiz yoktur. Cenabı Allah hepsinin bulunduğu makama burada bulunan hazırlığını ve olmayan gelemeyen bütün ülkücüleri de aynı makamda cennetinin bir köşesinde hepsini toplasın.
Kıymetli arkadaşlarım çok fazla vaktinizi de almayalım. Allah Taş Medreseli Ülkücüler Genel Merkezi'nden rahatsız olsun. Sayın Yamtar Başkanım'a çok teşekkür ediyorum.
Her sene bize burada bizi bir araya getiriyor. Şimdi yine biz bir araya geldik. Allah nasip ederse burada program bitiminde kendilerinin bir de yemek ikramı olacaktır.
Allah'ın rahmeti, selamı, lütfü, ihsanı, keremi hepinizin ve hepimizin üzerine olsun. Allah'a emanet olun."