Muhittin GÜMÜŞ / TANRI DAĞLARI'NDAN


15 Temmuz'un yıl dönümü

Manda ve himaye kabul edilemez hükmü bir kez daha uygulanmıştır. Ondan bundan medet uman zavallılar. Sizi de unutmadık!


(8 yıl önceki yazımız)
15 Temmuz 2016 cuma  günü  kardeşim Halit Gümüş'ün davetiyle eski Amasya Valisi Sayın Salih Işık'ın köyümüzü ve yaylamızı teşrif ettikleri gün idi.  O günü ben de kardeşlerim, ailem ve dostlarımla Vali Beyi  ağırlayıp misafir etmekten onur duyduğum gün olarak hatırlamak istiyordum. Vali Bey'i akşam saat 21.30'da  Amasya'ya uğurladıktan sonra yayladan köye inmiştim. Evdeki yeğenlerime yemek götürmüştüm, kapıdan girer girmez yeğenim Gençosman'a "Aç mısın Osman? Sana yayladan Vali Bey'in sofrasından yemek getirdim"dedim. 

Yürüme engelli yeğenimden hiç beklemediğim bir cevap aldım. 

"Amca, şimdi yemek derdinde değilim. Baksana televizyona! Istanbul'da  köprüyü kesmişler, askerler ayaklanmış, darbe yapmaya kalkışmışlar. Cumhurbaşkanımızdan ve Başbakandan da henüz haber yok! "deyince kafamda şimşekler çaktı ve hemen Vali Bey'i aradım. "Durumdan henüz haberdar olduğunu,  Amasya yöresinde bir sıkıntı olmadığını, devletimizin milletimizle el ele her türlü başkaldırının üstesinden geleceğine inancım sonsuz. Merak etmeyin Hocam..." dedi. 

Biraz rahatladım ancak televizyonlardaki canlı görüntüler,TRT'deki darbecilerin bildirisinin zoraki okunduğu anlardaki ruh hâlimiz ile ardından Sayın Cumhurbaşkanımızın halkımızı darbecilere ve ihanet şebekelerine,  alçak ve sünepe  fetöcülere karşı mücadeleye davetiyle oluşan heyecanı asla unutamam. Gazi Meclis'in bombalanması, halka ve devletimizin  binalarına havadan bomba yağdırılması, İstanbul ve Ankara'da olan biten herşeyin dakika dakika izlendiği sırada halkın azimle mücadelesini görünce  "Keşke ben de orada olsaydım" dedim hep. Gece yarısı vilayetten gelen telefonla selâ okunması istendi ve bütün camilerden okunan selâların hissettirdiği manevi güç kalemle ve kelamla anlatılamaz. Vali Bey'den gelecek haberle hemen şehir merkezine gitmeyi bekleyen köylülerin heyecanı ve kadınların camide toplanıp Kuran okumaları, dua etmeleri unutulmaz.  

Sosyal medyadaki yazışmaların, yorumların da  unutulmaması gerekir. O yorumlar  her dakika başı   kimin devletimizin  ve milletimizin  yanında olup olmadığını gösteriyordu. Darbeci alçaklar birer birer teslim olmak zorunda kalınca  onlara sempati  besleyenlerce  silinen yorumları da  unutmayalım. 

Ankara'da tankı elegeçiren yiğidin yanında "Ben de olsaydım" dedim. 

15 Temmuzda bankamatik ve market kuyruğunda göbeğini kaşıyarak evine saklanan tatlısu demokratlarını, çapulcuları, ağız değiştirip kontrollü darbe diyen zekâ fukaralarını, hertürlü ihanet şebekesi mensubunu büyük Türk milletinin  unuttuğunu kimse zannetmesin. 15 Temmuz, darbe ve işgal girişiminin milletimizce  bertaraf edildiği gündür.

Manda ve himaye kabul edilemez hükmü bir kez daha uygulanmıştır. Ondan bundan medet uman zavallılar. Sizi de  unutmadık! 

Ülkemizin ve milletimizin bekası için canını veren aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Not: Değerli Prof Dr. Ali Osman Solak hocamızın 8 yıl önceki yorumu üzerine yukarıdaki yazıyı yeniden yayınlıyorum. Hocamızın yorumu da şöyleydi: 

15 Temmuz Batı Emperyalizmine karşı milletimizin kurtuluş savaşından sonraki en önemli direnişidir. Kurtuluş Savaşı ile Türkiye Cumhuriyeti kuruldu, 15 Temmuz 2016 direnişi ile Türkiye Cumhuriyeti'nin devamı sağlandı. Muhittin Bey, bu yazınızı her 15 Temmuzda yeniden yayınlamanız bu büyük direnişin hafızalarda taze kalmasını sağlayacaktır.

Tanrı Dağları'ndan 
Muhittin Gümüş 
(15.07. 2017 tarihli yazım)

YAZARLAR