Bayram dendiğinde akla gelen tanım şöyledir: Millî veya dinî bakımdan önemi olan ve kutlanan gün veya günler; şenlik. Mecazi anlamda ise tam ve yoğun bir mutluluk duygusudur.
Millî, dinî, geleneksel bayramlar ile adına bayram denmese de bir milletin ortak tarihi başarılarını, zaferlerini kutlayarak, anarak yani hayırla yad ederek geçirdiği günler de vardır.
İstanbul’un Fethi, Malazgirt Zaferi, Çanakkale Zaferi vb. zafer günlerimiz olduğu gibi hâlâ kimseye anlatamadığımız Kabotaj Bayramı’nın denizlerdeki ticari hakimiyetimizin sağlandığı 1 Temmuzdur. Bir de unutulan Kut’ül-Amare Zaferi de vardır ki ona özel bir sayfa açmak gerekir.
İnsanların bayramları kutlama biçimleri, kutlamaya yönelik mesajlar, bu husustaki duygu ve düşünceleri paylaşırken kullanılan dil ve üslubun insanların hayat tarzını, bayramı algılayış biçimini, dünya görüşünü de yansıtır. Bunu dilbilimciler ile özellikle kültür alanında yeterli birikime sahip olanlar daha kolay tespit ederler.
Bayramlar, geleneklerin belirlenmiş olduğu bir dizi gösteriden oluşur ve kutlandıkları kültürün sanat ve oyun biçimlerini paylaşımcı gösteriye dönüştürür. Bayramları, doğum, evlenme, ölüm törenlerinden ayıran en önemli özellik toplumun, milletin veya bir inanca mensup olanların bütün bireylerince birlikte kutlanılmasıdır.
Bayramlar, milleti veya belli bir toplumu etkileyen olaylar, durumlar, düşünceler ve eylemler üzerine yapılmaya başlar ve bunda süreklilik gerekir yani yılın belli bir gününde veya günlerinde kutlanması, belli bir takvime bağlı olmasıdır. Bayramlar, kolektif bir olgu olarak çok işlevli, sosyal ve kültürel içerikli niteliğe sahiptir. Bayramları “birleştirici, canlandırıcı, eğitici ve mutluluk verici” olmak üzere dört grupta tahlil edebiliriz.
Birleştiricilik İşlevi: Aynı idealler, amaçlar ve ülküler uğruna toplumun fertlerini bir araya getirir. Dayanışma bağlarını güçlendirip, ortak değerleri pekiştirir. Toplum fertleri arasında uyum ve dayanışmayı zayıflatan küslük ve dargınlıkları ortadan kaldırır. Dini bayramlar ve özel dini günler, Nevruz ve Hıdrellez gibi mevsimlik bayramlar küslerin barışmasını, dargınlıkların sona ermesini özendirir.
Canlandırıcılık İşlevi: Milletin fertlerini canlandırıcı, geleneklerin devamını sağlayıcı, inançları tazeleyici ve bu yolla değer yargılarının, törelerin köklenmesine yardım edici özelliği vardır.
Eğiticilik İşlevi: Bayramlar aracılığıyla insanlar toplumun gerekli kıldığı düzeni ve ortak değerleri paylaşarak ve öğreterek yeni nesli eğitir.
Mutluluk Verme İşlevi: Bütün bayramlar, kutlayanlarına toplumun bir üyesi olma mutluluğunu kazandırır. Kutlamalar, insanları birlikte eğlenerek baskıdan, gerilimden kurtarır.
Kutlamalar, yalnızlıkların ortadan kaldırılmasının yanı sıra, çaresizliklerin azaltılmasına ve giderilmesine imkân sağlar.
Türk halk kültüründe dinî bayramlar, deyince akla gelenler Ramazan ve Kurban Bayramlarıdır.
Ramazan Bayramı: Ramazan ve Kurban Bayramlarının kutlanmasındaki temel özellik, dostların, hısım ve akrabanın, arkadaşların birbirlerini karşılıklı ziyaret edip hatır sormalarıdır.
Gençler, yaşlıların elini öperler; onların hayır dualarını alırlar. Hediyeleşmeler de gerçekleşir.
Kurban Bayramı: Kurban Bayramı, kurban kesip fakirlere dağıtarak, paylaşarak Allah’a hamd ve şükretme bayramıdır.
Dinî Günler: Kandiller Türk halk kültüründe yer alan özel dini günlerin başlıcaları kandiller; Mevlid, Beraat, Regaip, Miraç ve Kadir Gecesi gibi kandiller, Türk toplum hayatında geniş bir gelenek çevresi oluşturmuştur. Bunu bid’at sayan başka milletler, inanç grupları, mezhepler olsa da birleştiricilik işlevini dikkate almak önemlidir.
Millî Bayramlar; dünyada, her milletin hayatında yer alan önemli olayların anısına kutlama törenleri yapılır. Kökeni ve içeriği millî kültür ile bezenmiştir. Türkiye Türklerinin millî bayramları 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı ile 30 Ağustos Zafer Bayramı’dır.
Mevsimlik Bayramlar: Takvime bağlı mevsim değişmelerinin kutlanmasına, mevsimlik bayramlar denebilir.
Mevsimlik bayramlardan Nevruz Bayramı 21 Mart, Hıdırellez Bayramı ise 6 Mayıs’ta kutlanır. Türkler, Nevruz bayramını eskiden Yeni Gün, Ergenekon Bayramı, gibi adlar ile kutlardı. Bunların içinde nevruz Bayramının Türk Dünyasının ortak bayramı olarak kutlanması kararının alınması da son derece önemlidir.
“Düğün değil, bayram değil; eniştem beni niye öptü?” sözündeki anlamı da ihtiva ederek “Bugün 1 Haziran 2025.
Gerçekten de düğün değil, bayram değil; neden böyle bir yazı yazdın?” diyenleriniz olabilir.
Bayramlar “birleştirici, eğitici, mutluluk verici, canlandırıcı” diyoruz ya hani…
Kimi insanların ya da düşünce gruplarının yukarıda saydığımız ve bayram ya da şenlik olarak kabul ettiğimiz günlerde hiçbir coşkusunu, mutluluğunu, sevincini, heyecanını görmüyoruz.
İstanbul’un fethinden sanki rahatsız olmuş; Osmanlı Türk’üne kininden fethi küçümsemiş, İslam’ın yardımseverlik ve hamiyetperverlik yönünü görmeyip Kurban Bayramını hayvan katliamı olarak saymış, nevruz bayramını din dışı kabul etmiş, Ramazan Bayramını sadece şeker festivali statüsüne indirgemiş, millî bayramların her birine bir kulp takmış tipler her an her yerde var.
29 Mayıs tarihli sosyal medya paylaşımlarına bakınız. Ana muhalefetin genel başkanı arka planda Fatih Sultan Mehmet Han’ı, ön plana Mustafa Kemal Atatürk’ü, sağ yana koca İstanbul’un hırsızlık iddiasıyla sorgulanan eski başkanının resmini birleştirmiş. Resmin altında yarısına inanmadıkları 6 ok ile kendi adı ve imzası var. Mesaj metninde kutlama yok… “Bu kadim kente yıllarca ihanet edenlere, iradesini yok sayanlara, şehr-i eminine zulmedenlere karşı İstanbul’umuzu yeniden hak ettiği özgürlüğe taşıyacağız….” diyor delege iradesi şaibeli kurultayla eline verilen genel başkan.
Ellerini kıçının üstüne koyarak Fatih Sultan Mehmet’in türbesini ziyarete giden “sabık şehremininin hususî ikbali ve istikbali için 29 Mayısı, Fatih’i ve Atatürk’ü suistimal etmenin daniskasıdır o fotoğraf… Yalnızca muhalefetin genel başkanı değil, aynı zihniyetin yandaşlarından ve candaşlarından ünlü besleme yazarlar, şairler ile şişkin yapılı sanatçı dedikleri kitle şovmenlerinin hiç birinin kutlama mesajı yok. Oysa kahir ekseriyeti Fatih’in İstanbul’undan ekmek yiyor.
Siyasi polemiklere girmek istemediğimiz için daha keskin yazmayı gerekli görmüyoruz. 1997'de İstanbul'un iradesini temsil eden reisi sadece şiir okudu diye hapse atanları nasıl da alkışlıyordunuz…
Şimdi Kurban Bayramı geliyor; hepsi birden hayvan hakları üzerine ahkam kesecekler… Bu konuda ön yargılı değiliz. Bilakis geçmişlerini biliyoruz.
İstanbul’un işgalinde İngilizlerle bayram edenlerin kim olduklarını da biliyoruz. Bu vatanı kurtarmak için Türk milletinden binlerce şehit verilirken onların dedeleri İstanbul’dan yer kapma yarışında olup mandacılar olarak bayram edenlerdi. Her millî ve dinî bayram onlara zulüm gibi geliyor. Dini bayramlara itiraz etmeme sebebini de bayramları tatil fırsatı olarak görmeleri olduğunu itiraf edenlerden anlıyoruz. Yoksa laik ülkede dini bayram olmaz derlerdi. İşte böyle iki yüzlülüklere de tahammülüm yok. Ayasofya'nın ibadete açılmasına karşı çıkma sebeplerini bu satırlara sığdırmak imkânsız. Batı komşumuz bile o kadar karşı değil diyesi geliyor insanın.
Bayramların aziz Türk milletinin ruhuna, değerlerine, törelerine uygun biçimde kutlanması kadar doğal bir şey yoktur.
Biz herşeye rağmen bayramlarda birleşelim, canlanalım, mutlu ve esenlik içinde değerlerimizi gelecek nesillere daha güzel aktaralım.
Tanrı Dağlarından
Muhittin GÜMÜŞ
01.06.2025