Şahin ESENDEMİR / KUŞAK FARKI

Tarih: 20.05.2025 16:33

BİR BAKIŞ, BİR TARİHİ NASIL DEĞİŞTİREBİLİR?

Facebook Twitter Linked-in

Samsun’da yaşanır bu olay; tam da 19 Mayıs 1919'da..

İşgal kuvvetlerinde görevli bir İngiliz subay, kıyıya yanaşmakta olan Bandırma Vapuru’na Mustafa Kemal'i tutuklamak amacı için çıkar!
Aslında o an bir devrin bittiği, bir ülkenin kaderinin değiştiği andır.. 
O gün, o vapurda neler olduğunu, sonrasında neler yaşandığını iyi bilmek gerekir..

***

Emekli Hava Albay Kemal İntepe, uçuş eğitimi için gittiği İngiltere’de bir İngiliz subayla tanışır. O İngiliz subay, 19 Mayıs gerçeğinin en önemli, en büyük tanığıdır..
Albay İntepe o günkü yaşananları şöyle anlatmaktadır:
"1941 yılında İngiltere’ye uçuş eğitimi için gitmiştik.
Londra’ya vardığımızda, yaşlı bir İngiliz hava binbaşısı, irtibat subayı olarak görevlendirilmişti; Adı Mr. Salter olan bu subay Türkçe’yi bizlerden daha iyi konuşuyordu.
Mr. Salter’i birkaç defa eşi ile birlikte ikindi çayına davet ettim. O da beni akşam yemeğine evine çağırıyordu. 
Emekli Binbaşı Salter bir akşam bana şunları anlattı:

***

“1919 yılında, Piyade Binbaşı Salter olarak Samsun’daki İngiliz İşgal Tabur Komutanı idim. 18 Mayıs 1919 günü İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığı’ndan şifreli bir telsiz telgrafı aldım.. 
Bu telgraf, ‘16 Mayıs 1919 günü, Mustafa Kemal adında bir Türk generalinin, Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan ayrıldığını, eğer Samsun’a inecek olursa tutuklanarak İstanbul’a gönderilmesini’ istemekte idi.
Gerekli emirleri verdikten sonra Samsun’a indim. Şehir her zamankinden daha kalabalıktı. Bu kalabalık pazar kalabalığından farklı görünüyordu.
Siyah çizmeli, külot pantolonlu ve siyah kalpaklı, sert bakışlı kimselerin çokluğu dikkatimi çekti. Sonradan bunların Türk subayları olduğunu öğrendim..

***

“19 Mayıs günü sabah erkenden iskeleye gittim. Sabah namazından çıkan herkes sahile inmişti. Durum çok nazikti. Dört gün önce Yunanlılar İzmir’i işgal etmişler, Türkler buna çok sert tepki göstermişlerdi. Rum tercümanım çok korkuyordu. Bütün gece hiç uyuyamadım.. ” Kurtarıcılarını bekliyorlardı..

***

Askerlerimle çevreyi kordon altına aldım.
Denizde, batı tarafında bir duman göründü. Sahildeki kalabalık heyecanlıydı. Bir de baktım ki, her askerimin arkasında siyah çizmeli, kara kalpaklı bir Türk subayı duruyor. Hepsinin silahlı olduğu muhakkak..
Vapur iyice göründü. Görevimi iskele üzerinde yapamayacağımı düşünerek motoruma atlayıp vapura doğru hareket ettim. Mustafa Kemal Paşa’yı orada tutuklayacaktım.

***

Vapura ilk varan benim motorum oldu. Beraberimde getirdiğim iki erimi motorda bırakarak, tercümanımla birlikte vapurun iskelesine tırmandım.
Güvertede beni selamlayan tayfaya: ‘Vapurdaki generali görmek istiyorum’ dedim..

Bir tanesi önümüze düşerek bizi salonun kapısına kadar götürdü. Kapıdaki görevli, durumu içeriye bildirdi ve geriye dönüp bizi salona aldı…Herkes ayakta idi..

Ortada, mavi gözlü, sert bakışlı kişi ile göz göze gelince ne söyleyeceğimi şaşırdım.. Sert bir asker selamı verirken ağzımdan şu sözler döküldü:
‘Taburum emrinizdedir!’

***

Bunu nasıl söylemiştim?
Daha önce hiç böyle bir şeyi aklımdan bile geçirmemiştim.
Rum tercümanım şaşırdı, bir an durakladı. Ben kendisine dönüp bakınca hemen toparlandı ve Türkçe olarak generale iletti..

Mustafa Kemal Paşa’nın yüzünde hafif bir tebessüm belirdi, teşekkür etti ve beni de yanına alarak dışarıya çıktık..

Sanıyorum, bakışlarından etkilenip bir anda teslim olma kararı vermiştim.

Gözlerinin, inanılmaz bir etkileyici gücü vardı.

Öteki sandallar da vapura ulaşmışlar, çevreyi doldurmuşlardı..

***

Mustafa Kemal Paşa, gemiye çıkan birkaç kişiyle tokalaştıktan sonra, vapurdan benim motorumla ayrıldık.
İskeleye vardığımızda muavinime, taburu safta toplayıp silah çattırmasını ve hepsinin Türk makamlarına teslim olmasını emrettim.

Biraz durakladı, sonra asker selamı verip ayrıldı ve emrimi aynen yerine getirdi. Taburu o siyah çizmeli, kara kapaklı kişiler teslim almıştı.. 

Bu yüzden, İngiltere’ye dönünce askeri mahkemede yargılandım. 

‘Bir İngiliz subayı, nasıl olur da bir Türk generalin emrine girer?

Bu vatan hainliğidir!’ diyorlardı.”

***

Mr. Salter, olayın devamını şöyle anlatıyor:

“Mustafa Kemal Paşa benim yanıma, o siyah çizmeli, kara kalpaklı kişilerden birini vererek kendi makam otomobilimle ve kendi şoförümle birlikte, misafir edileceğini söyledi, Ankara’ya gönderdi.

Taburumun tutuklu erlerinin de, Çorum, Çankırı ve Kastamonu’da kurulan esir kamplarına yerleştirildiğini öğrendim..

***

Türklerin Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar Ankara’da, Hacıbayram Camii’nin önündeki cadde üzerinde bulunan iki katlı ahşap evde kaldım.

Hizmetimi göreceğini söyledikleri, aslında gardiyanım olan bir kadınla 4 seneye yakın bu evde oturdum.

Savaşın sonunda imzalanan anlaşma gereğince ben ve taburum, Malta’daki Türk esirlerle değiştirildik. İngiltere’ye döner dönmez tutuklandım ve vatana ihanet suçundan divanı harbe verildim. Hakkımda ağır hapis isteniyordu!

***

Ben askeri hapishanede tutuklu iken ziyaretime gelen ailem, savunmamı yapabilmem için bana birçok gazete ve kitap getirmişlerdi.

Onlardan yararlanarak, kısa fakat öz bir savunma hazırladım.

Bana isnat edilen suç, taburumu hiç direnmeden teslim edişim idi.. 

Savcı, teslimiyetimin vatana ihanetle eş değerde bir suç olduğunu iddia ediyor ve en ağır şekilde cezalandırılmamı istiyordu.

Yüksek Askeri Mahkeme’nin önüne çıktığımda savunmamı büyük bir soğukkanlılıkla okudum ve şu cümlelerle bitirdim:

***

‘Sayın hâkimler.. Başbakanımız Lloyd George, Avam Kamarası’nda şöyle bir soruya muhatap olmuştur:

Yunanlıları silahlandırarak 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkarttık.. Ve o tarihten bu yana milyarlarca sterlini bulan masraflar yaptık. 

Sonuç ne oldu? Yunanlılar İzmir’de denize döküldüler.

Ayrıca Anadolu’daki bütün Rumlar atıldılar veya göçe zorlandılar.. 

Bu olayda bizim kazancımız nedir?

Hiç!

***

Bu akılsızca bir gaf, korkunç bir hata, büyük bir felaket değil midir?’

Bu sert ve suçlayıcı soruya karşılık Başbakanımız Lloyd George şu cevabı vermiştir:

‘Yüzyıllar bir veya iki dâhi yetiştirir. 20’nci yüzyılın dâhisinin Mustafa Kemal adıyla Türkiye’den çıkacağını ben nereden bilebilirdim..

***

Görüyorsunuz sayın hâkimler;  karşınızdaki bu subay, Başbakanımızın bahsettiği 20’nci yüzyılın dâhisi ile hiç beklemediği bir anda karşı karşıya ve göz göze gelmişti. Ne yapabilirdi?

***

Eğer ben o gün başka türlü hareket edecek olsa idim, bugün benimle beraber bütün taburumun mezarlarını ziyarete gelecektiniz. Fakat şimdi, eceli ile ölmüş olan üç erimizin dışında hepimiz sağ salim yurdumuza dönmüş, ailelerimize kavuşmuş durumdayız.
Karar yüksek adaletinizindir..'

***

“Beraat ettim ve terhise tabi tutuldum. Ailemle birlikte Türkiye’ye gidip Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret ettim. Paşa beni muhteşem nezaketiyle karşıladı. Tekrar görevli olarak İngiltere’ye çağırılmasaydım, Türkiye’de kalacaktım.. 

İngiltere’ye döndüğümde beni, Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne aldılar,

İstihbarat Başkanlığı’nda önemli bir görev verdiler.

Türkiye ile İngiltere arasında irtibatı sağlayan grupta görev yapıyorum.”

***

Emekli Hava Albayı Kemal İntepe anılarında Binbaşı Salter için; "İki yıldan fazla bir süre birlikte olduk. Bu süre içinde her zaman bizleri savundu ve kendisini daima bizden biri saydı. Büyük bir Atatürk hayranıydı.. " diyor.
Biz hâlâ Bandırma Vapuru’nda ATATÜRK'le beraberiz..

***

Bu yazı 1990'lı yılların sonunda, Samsun’da, Bandırma Vapuru’nun ve o gün Mustafa Kemal'in birlikte olduğu arkadaşlarının temsili olarak canlandırıldığı, balmumu heykellerinin yapıldığı müze daha açılmamışken dikkatimi çekmişti..

Dönemin Samsun Valisi Muammer Güler'den "yayınlayabilir miyim?" diye izin bile almıştım..

Emekli Alb. Kemal İnkaya'nın bu anılarını kimin düzenlediği ve yazdığı konusunda bilgi sahibi olamamıştım.

O yıllarda sosyal medyada paylaşmak, saklamak gibi şansımız yoktu.. Basılı gazetelerin de arşivini yapamayınca, kaybolup gitmişti zihin hafızasından..

Değerli öğretmenimiz Nalan Bozdemir'in paylaşımıında görünce hazine bulmuş gibi sevindim..
Azıcık yeniden düzenledim.. 
Çok teşekkür ediyor, saygı ve minnet duygularımı iletiyorum..


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —