Ali KUZENCİK / MERAM BAĞLARI


Daha dün gibi

BİLGELİK;İnançlı-imanlı kişilere has bir konudur.


YARIN 6 TEMMUZ…DAHA DÜN 
GİBİ…28 YIL NE ÇABUK GEÇTİ.

-AAH! AAH!.. ÇOBAN KAZANDI ÇOBAN!..HEM DE NE KAZANMAK…

Merhum Hâdimî Hazretleri zaman zaman;
“-Aah! Aah!.. Çoban kazandı çoban!.. Hem de ne kazanmak!..dermiş.

Talebeler, çobanın kim olduğunu, neyi kazandığını merak edip sorarlar.

Hadimi Hoca:
-Biri TACİR diğeri ÇOBAN olan yol arkadaşlarıyla başından geçen bir hadiseyi anlatır.

Yol arkaşlarına;
-Sefere çıkanin duası kabul olunur, gelin dua edip amin diyelim" dedim.

Yol arkadaşlarım (Refîk) bu teklifimi memnuniyetle kabul ettiler ve ilk duayı benim yapmamı arzu ettiler.

Ben de ellerimi açarak Rabbime yalvardım:
-Allah'ım! Halimi gören ve en iyi bilen sensin! Bunca zaman ilim tahsil ettim. İstedim ki ilim öğreneyim ve bilgimi insanlara aktarayım. 
-Şimdi Senden dileğim şudur ki, bana şöyle havadar, yüksek mevkili bir yerde bir MEDRESE nasib eyle, ben de orada talebeler yetiştireyim.

Hep beraber bu duama ÂMİN dedik.

Ardından TACİR olan arkadaşımız: 
-Allah'ım! Sen de biliyorsun ki, ben şehirlerin arasında uzun yolculuklar yapmaktayım. Doğrusu, gidip geldiğim bu seyahatlerden elime doğru dürüst bir kâr geçmiyor. 
-Senden niyazım, şu gelip gitmelerime ve çektiğim zahmetlere değecek kadar bana kâr kazandıracak ticaret imkanları lûtfetmen ve bana MAL ve SERVET nasib etmendir. Senden dileğim budur Ya Rabbi!..

Yine hep beraber onun da duasına ÂMİN dedik.

Dua sırası ÇOBANA gelmişti. 
O da ellerini açtı semaya doğru… Boynunu büktü. Ne isteyecekti merakla bekliyorduk, yutkundu, sustu bir müddet… Sonra kısık bir sesle :
-Allah'ım!.. Ben, Senin bana verdiklerine RÂZIYIM…Sen de benden RÂZI OL başka da bir şey istemiyorum Rabbim!..

Onun bu manidar ve samimi duasına da hep birlikte ÂMİN dedik.

-Evlatlarım!.. Görüyorsunuz ya? Havadar ve yüksek mevkide bir medresem, sizin gibi değerli ve sevdiğim talebelerim var. Allah benim bu arzumu ve dileğimi bana nasib etti.
-Duydum ki, o tâcir arkadaşımızın da epeyce malı mülkü serveti olmuş…
-Anlaşılan Rabbimiz bizim o gün yaptığımız dualarımızı geri çevirmemiş, kabul buyurmuş… 
-Ama doğrusu, içimizde asıl kazanan ÇOBAN  oldu… 
-Çoban kazandı çoban!.. Hem de ne kazanmak!.. Çünkü o, Rabbinin verdiğine de razıydı. O'nun rızasından başka bir şeye de talip olmadı.

-Bir kimse Rabbinden razı, Rabbi de ondan razıysa bundan büyük kazanç yoktur dünyada?.
-İşte bunun için o çobanı unutamıyor ve onun kazancına gıpta ediyorum…

-AAH! AAH!.. ÇOBAN KAZANDI ÇOBAN!..HEM DE NE KAZANMAK
                    *****

 

YARIN…6 TEMMUZ 1997
Sayın Devlet Bahçeli’nin 6 Temmuz 1997 tarihinde MHP Genel Başkanlığına seçilmesinin 28.  Seneidevriyesinde hatırladıklarımız ve hissettiklerimiz:

DEVLET BEY...
Hem rahmetli Başbuğumuzun dizi dibinde hemde rahmetli Dündar Taşer Beyin yanında yıllarca yetişmiş edepli, imanlı, ferasetli, merhametli, cömert ve ileri görüşlü teşkilatçı devlet adamıdır.  

ALLAH ONDAN RAZI OLSUN...

DEVLET BEY;
Aziz Milletimizin son yıllarda yetiştirdiği siyaset, hareket, fikir ve dava adamıdır. Kendisini yetiştirmesi, efkârının, fikirlerinin genişliği, kıvrak zekası, çelik gibi sağlam karakteri fakat “gül yaprağından” daha nazik kişiliği;

Ülkücü-Milliyetçi ve Muhafazakâr zümrenin ufkunda, gittikçe büyüyen bir ziya-ışık kütlesi hüviyetini iktisab etmiştir.

DEVLET BEY…Türkiye’yi hedef alan saldırılar karşısında parti çıkarları ve günlük siyaset hesapları yapmaksızın ortak bir duruş ortaya koymaya ve Türkiye’yi zayıflatarak uluslararası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında yer almaya kararlıdır.

Devlet Bey sayesinde milletimizin büyük bir çoğunluğunun takdirini kazanan Ülkücü Hareket ve teşkilatları bu “milletin sigortası ve erken uyarı sistemi” olduğunu ortaya koymuştur.

BİLGELİK;İnançlı-imanlı kişilere has bir konudur.

Kurulmasında önemli rolü olan ve adını verdiği CUMHUR İTTİFAK’ININ devamında devletimiz ve milletimiz için hayırlıdır.  

Buna sadece Türkiye’nin değil, tüm Türk Dünyası’nın ihtiyacı var.

Aziz Devletinin ve Asil Milletinin hizmetkarı Devlet Bey varken gezmediği parti kalmayan “çapsız soykaları” bize sevdirmediğin için sana ŞÜKÜRLER OLSUN ALLAH’IM.

DEVLET BEY…Her zaman devletin bekasını, milletin birliğini hep esas almış siyasi partinin bilge lideri olmuştur.

Bu amaçla milli değerleri benimsemiş bir gençlik yetiştirmeyi hep ön planda tutmuştur. Bunda da başarılı olunmuştur.

Devlet Bey gibi ferasetli dervişliğiniz yoksa Cihangir olsanız ne yazar…

Cenab-ı Allah… 
Hem CİHANGİR hem DERVİŞ ruhlu Devlet Bey’e güç kuvvet versin…Ve her daim yanındayız.

Öyle yapmacık sevgiler, göstermelik saygılar pek tutmaz Ülkü Ocaklının yüreğinde. Ülkücü sevdimi “yürekten” sever….Yürek başka birşey…

Popüler kültürün dayatmalarını pek göremezsiniz BOZKURT Yüreklerde…

Milli şairimiz M.Akif ERSOY ne de güzel söylemiş;
“-Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol,
Yol varsa budur, bilmiyorum başka yol.”

Adana/Yavuzlar’da ki çocukluğumdan beri biliriz ki mazgallar arasından lağıma düşen fırıldaklar eskisi gibi güzel olmuyor.

Aşağı solaçık mahalleye giden ve Aziz Şehitlerimizin cenaze namazını kaldırımdan seyreden kadim dostlar, “dış kapının dış mandalı” bile olamadılar.

Fikrini ve iradesini başka mecralara kiralamış ve BAŞINI KUMA SOKMUŞ olanların sözü de kendisi de muteber değildir.

Ülkücü kavramıyla esasen hiç alakası kalmayan/olmayan ruhsuz biyolojik varlık olmaktan öteye anlam taşımadıkları hepimizce mâlumdur.

Gittikleri yerlerde adam yerine konulmadığından hala vazgeçtikleri eski ünvanlarını kullananlara yazıklar olsun.

Hakedilmemiş bir yükselişin bilinen akibeti sadece düşüş değil, ani ve acıklı bir ÇAKILMADIR!

Kutlu davaya ihanet edenler buna müstahaktır.

Dualı ve şühedalı bir kutlu hareket olan gençlik sevdamız Üç Hilal’e ihanet edenlerin sonu ne acı ve ne rezilcedir.

Allah bize bunları tek tek seyr-i  alem yapacak.! Biz de ibretle izleyeceğiz sonlarını.

Biliriz ki aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşır.

Her zaman dediğimiz gibi;
Ucuz insanların üzerine kurulan hayaller kişiye-kuruma-teşkilata ve devlete pahalıya patlar.!

Vefa, bizim için yalnızca İstanbul’daki bir semtin veya bir faninin adı değildir.

Vefa adam olmaktır, ahlaklı olmaktır, mertliktir, iman ve vicdan alametidir.

Ülküdaşlarımıza karşı bitmeyecek 
bir vefamız, eksilmeyecek bir muhabbetimiz vardır…

Rahmetli Başbuğumuzun ve Bilge Lider Devlet Beyimizin yolunda yürümek bizim için şereftir.

-Her zor süreçte fikri savurganlık yaşayanlar, yalpalayanlar ve başkalarının kirli sofralarına meze olanlar, 
-Türk milliyetçilerine istikamet tayin edemez. 
-Türk milliyetçilerinin tek partisi vardır, o da MHP'dir ve bir tek lideri vardır, o da Devlet Bahçeli'dir.

Devlet Bey ülke geleceğini Cumhur İttifakında görüyor. Bu ittifakta MHP'ye biçilen misyon devletin bekası milletin birliğidir.

DEVLET BEY...
Rahmetli Menderes’in, Demirel’in ve Erdoğan’ın bulduğu “ana damar madenine” girmiştir.

Bunu Konya’nın tarihi bedesten esnafı ve Kapu Camii’sinin cemaati ile yaptığımız uzun sohbetlerden anlıyoruz.

Bugün oy vermeseler bile Devlet Bey’in değerli bir devlet adamı  ve vatanperver bir lider olduğuna inanan kitlelerin büyük bir çoğunluğa ulaştığı bir döneme şahit oluyoruz.

Suret-i Haktan görünüp, hem şühedalı ve kutlu ulu çınar Üç Hilal’i ve Devlet Bey’i 50 milletvekili ile bölücü partinin gerisinde bırakıyorsunuz hem de:
“-MHP uyuyor mu.?!
-Devlet Bey uyuyor mu.?!”
diye feryat ediyorsunuz.

Bu ne yaman çelişki!!

Devlet Bey’e ve MHP’ye iç ve dış politikada sorumluluk çıkarmak tek kelimeyle riyakarlıktır.!

Önce bir MHP’yi milletvekili sayısında bölücü hain HDP (DEM) ve benzeri partilerin önüne geçir ki hesap sorasınız, sitem edesiniz efendiler!

DEVLET BEY bu karamsar fitneciler için  ne de güzel söyler;

“Bakarsınız büyük dava adamı pozu verirler. Gerçekte koca bir hiçtirler.! İşlettikleri DEDİKODU ŞANTİYESİ, kaynattıkları FİTNE KAZANIDIR.!”

O neme lazımcı dedikodu şantiyesinde çalışan ensesi kalınlar, erkeğiyle kadınıyla, memleket yanarken bir deste otu yanmayan tiplerdir…

Hükümetler kurar, hükümetler düşürürler; atar tutar, asar keserler..

Darbe gecesi saklanırlar…Çünkü bütün dünyaları MASA-KASA-NİSA üçlüsüdür…Ortalık durulunca kahramanca ortaya çıkarlar ve ellerindeki bayrakla kalabalığa karışırlar..

Söze ‘azizim’ diye başlayıp tarihten, bilimden, edebiyattan, sanattan, dinden, kültürden yüksek yüksek fikirler serdederler..

Bildikleri içindir ki yeri geldiğinde “VATAN-MİLLET-SAKARYA” nutukları atmaktan bir an geri durmazlar bu vatansever(!) görünen tatlı su milliyetçiler!

Sanırsınız ki ha deyince kendini vatan için ateşe atmaya hazırlar…Oysa ki fitne münafık günümüz Dırar Mescidi mensuplarıdır…Güvenilmez.

Öze değil kabuğa bakmışlar. Elbette akıl tutulmasına ve teslimiyetçilik girdabına düşmüşlerdir.

Biliriz ki aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşır.

Rabbim bu Necip Millete ve Ulu Devlete “hizmetkâr” olan Devlet Beyimize ve milyonlarca ülküdaşımıza sağlıklı uzun ömürler nasip etsin inşallah.

Türk’ün muazzam tarihinden kuvvet alarak şanlı ve büyük geleceğine yönelen kutlu hareketimizi:

-O’nun üslubundan, 
-O’nun geniş ve derin tecrübesi, 
-Rahmetli Başbuğumuzun dizi dibinde yetişme kültürü ile görmeli ve değerlendirmeliyiz.

Şurası bir gerçek ki Aziz Türk Milletinde; Çağrı ve Tuğrul Beyler, Sultan Alparslanlar, Melikşahlar, Sultan Sencer ve Kılıç Arslanlar, Osman Beyler, Orhan Beyler,Mustafa Kemaller, Alparslan Türkeşler, Devlet Bahçeli’ler tükenmez Allah’ın izniyle.

Hem Orhan Bey’in hem Devlet Bey’in ortak özelliği;
ATALARINDAN ALDIKLARI EMANETE SAHİP ÇIKMALARI

Osmanlı Beyliği 1299’da Söğüt’te kurulduğu zaman 400 atlıya sahip bir uç beyliği iken, 1326-Bursa fethinde Orhan Bey, 38 bin atlıya kumanda ediyordu. Bu asker artışı nereden geliyordu.?

Fethedilen topraklardan toplanamazdı. Çünkü bunların ahalisi Türk değildi. 400 çadırlık Karakeçili aşireti 27 senede bu kadar çoğalamazdı. Anadolu Selçuklu Devleti artık yoktu. Yani ordan asker teminide mümkün değildi.

O halde nerden geliyordu bu asker.? Öyle anlaşılıyor ki; 
Bizans hududundaki bu beylik bütün Türk Dünyasının “ülküsünü” temsil ediyordu.

Türk Âleminin, Fetret Devrinde bile aşkla vazgeçmediği “İstanbul’un Fethi ve Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi” idealinin mümessili sayılıyordu.

Bu “milli şuur” Türk komutan Ebu Müslüm’in memleketi Horasan’dan; Çaka Bey’in memleketi güzel İzmir’e kadar her yerdeki Türk’ü Osman Bey oğlu Orhan Bey’in açtığı mukaddes sancağın altına çekiyordu.

O zamanların Anadolu coğrafyasında büyük bir siyasi dağınıklık görünüyor; buna mukabil fikri ve manevi bir oluş açıkça kendisini gösteriyor.

Moğol orduları önünden kaçarak Anadolu’ya sığınan tasavvuf erbâbı, Horasan erenleri, dervişler, alpler, abdallar burada yepyeni bir ümit dünyası oluşturuyorlar ve istikbale “ümitle bakmayı” telkin ediyorlardı.

Bugün…mübarek Anadolu topraklarında yaşayan TURAN ülküsüne inanmış, civan yiğitlerin Osman Bey oğlu Orhan Bey misali, Başbuğ Alparslan Türkeş’in dizi dibinde yetişmiş Devlet Bey’in etrafında, Üç Hilal Ulu Çınarın gölgesinde toplanmaya başladığını görmekteyiz.

Hani…Güzel bir Kerkük türküsünde diyor ya;

“-Men sene GÖZÜM demem, 
tene düşer kör olur.
-Men sene GÜLÜM demem, 
gülün ömrü kem olur
-Men sene DERVİŞ demem, 
post gider abdal olur.
-Men sene REYHAN  demem, 
yaprak döker dal olur.
-Men sene BEY’İM diyerem, 
daim beyler BEY olur!”

Biliriz ki;
“BEYLERİN AĞASI OLMAZ.!”
ÇÜNKÜ…TÜRKMEN OBASINDA
BEY TEKTİR.

12 Eylül Öncesi bizim neslin “cömert ve merhametli” genç asistan ağabeyi “DEVLET ABİSİ”…Bilge Lider Devlet Bahçeli Bey’e Allah'tan sağlık sıhhat ülkü dolu nice güzel uzun ömürler diliyorum...

Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER

6 Temmuz 2025
Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK

YAZARLAR