Muhittin GÜMÜŞ / TANRI DAĞLARI'NDAN


Gelmediğin camide okunan hutbeden sana ne!

Gelmediğin camide okunan hutbeden sana ne!


Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu haftaki cuma hutbesi, "Sıla-i Rahimle Bereketlenen Tatil" başlığıyla okundu. Hutbede, "Günümüzde bazı tatil organizasyonları, Allah’ın hükümlerini hiçe sayan, helal haram hassasiyetinden uzak, lüks ve israfın zirveye ulaştığı, nefsani arzu ve isteklerin sınır tanımadığı bir hâl almıştır. Böyle bir tatil anlayışının dinimizde asla yeri yoktur...  Müslüman kişinin çalışmasının, dinlenmesinin, tatilinin ve eğlenmesinin meşru, ahlaki ve helal sınırlar içerisinde olması gerektiği vurgulandı. Müslüman kişinin, dinlenirken de zamanını boş geçirmemesi, kulluk ve sorumluluk bilincini daima muhafaza etmesi gerektiğinin altı çizilerek, "O halde bir işi bitirince hemen diğerine koyul ve yalnızca Rabbine yönel " ayeti paylaşıldı. Tatilin; tembellik ve miskinlikle, gaflet içinde geçirilen zamanlar olmaması, aksine, farklı ve faydalı meşguliyetlerle verimli bir dinlenme fırsatına dönüştürülmesi gerektiği ifade edildi. 

 


 

Biz de bu hutbeyi dinledik. Bütün hutbeler gibi bu hutbe de genellikle Cuma namazıyla alakası olmayan gazeteci ve siyasetçi vatandaşlarımızdan tepki aldı.
İslam dininin hükümlerini, nasihatlerini, öğretilerini, uyarılarını, emir ve yasaklarını, haram ve helal olan her eylem ve işi Camilerde vaizlerce veya Cuma hutbelerinde orada bulunan cemaate anlatması kadar doğal bir şey yoktur. Ancak iş ülkemizde başka mecraya çekiliyor. 
Camide imam-hatipler haramı ve helali, eğriyi ve doğruyu, iyiliği ve fenalığı, yardımlaşmayı ve cimriliği, bereketi ve kıtlığı, bolluğu ve israfı, çalışkanlığı ve tembelliği, alimliği ve cahilliği, siyahı ve beyazı anlatmayacak da neyi anlatacak? 
Tabii ki "tatil" kavramı kişiye göre farklı biçimde değerlendirilir. Kimsenin nasıl tatil yapacağı veya yapmayacağı meselesi değil bu iş. Hutbede söz konusu edilen her uyarı tatil dönemi dışında da yapılması önerilen, tavsiye edilen, nasihatler arasında yer alan şeylerdir. 
Gelmediğin camide okunan hutbeden sana ne!
Gelip, dinleyip eleştirdiğimiz hutbeler, vaazlar olabilir. Nitekim oluyor da... Biz, gerçek hayatla alakası olmayan yalnızca rivayet ve tevatürlerden oluşan sözlerle konuşan vaizleri eleştirmekteyiz. Rivayetler, sözlü olarak aktarılan bir bilgi, hikâye veya olaydır. Genellikle yazılı bir kaynağı olmayan, sözlü gelenek yoluyla aktarılan bilgiler olarak da bilinir. Rivayetler, tarih, efsane, mitoloji, halk kültürü gibi çeşitli alanlarda bulunabilir. Özellikle efsaneleştirilmiş olayların anlatımında arka plan bilgisi olmayan cami cemaatinin kafası karışıyor ve aslında anlaşılmaz hâle geliyor.  
Nazımızın geçtiği imam kardeşlerimize tavsiyelerimiz yahut eleştirilerimiz oluyor.   
Tevatür ise, bir haberin ağızdan ağıza yayılması, yaygın söylenti anlamına gelir. Dini metinlerde ise bir haberin, yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan ve her zaman kendilerine güvenilen kimseler tarafından bildirilmesi olarak tanımlanır. 
Hutbelerin dili ve üslubu konusunda da eleştirilerimiz olmaktadır. Olsun... Ancak dini hayatla alakası olmayan insanların evrensel değerleri de ifade eden dini nasihatlerden rahatsız olmalarının izahı mümkün değil. Onların helal ve haramı hatırlatmaktan, iyiliği emredip fenalıkları nehyetmekten (yasaklamaktan)  neden rahatsız olduklarını anlamak mümkün değil. Aslında anlıyoruz da anladığımızı söylediğimizde başka bir inkâr yoluna gittiklerine tanık oluyoruz. 
Ezanda kulağınız yoksa muhtemelen namazda da gözünüz yoktur. Öyleyse hutbenin muhtevasına karışmak senin ne haddine!
Müslümanların Müslümanlara Müslümanca nasihat sözlerinin tatil üzerine olması tatilcileri, turizmcileri hiç de rahatsız etmedi... Biz tatilimizi ailemizle köyde, yaylada, şehirde ve bilumum sıla-i rahim niyetiyle  akrabayı, dostları ve vefa göstermemiz gerekenleri ziyaretle geçirmeye özen gösteriyoruz. 
Sahillerde  tatili teşvik eden otel reklamları beni rahatsız ediyor demediğimiz gibi aklımıza da gelmiyor. 
Burada şimdiden yazıyorum... 30 Ağustos Zafer Haftasını anlatan hutbeler yıllar içinde üslubunu kaybetti... Eskiden var olan coşku, yerini hafif hamasete, soft cümlelere, vaziyeti idare etmeye bıraktı.
Muhittin Gümüş 
Amasya 
10.08.2025

YAZARLAR