Ali KUZENCİK / MERAM BAĞLARI


"Hüsnüyadisler"

Canlar…Şimdi diyeceksiniz ki, bize bunları niye anlatıyorsun.? Demem odur ki; bizdeki “Hüsnüyadisler” bugün de var. Hiç bitmez bunlar.!


-KARAOĞLAN’DAN;ÖZGÜR OĞLAN’A CHP’DE “ÜLKÜCÜ DÜŞMANLIĞI” HİÇ BİTMEDİ.! BİTMEZDE! ÇÜNKÜ:

-MANİSA VALİSİ HAİN HÜSNÜYADİS’İN 
SOYU İLE MAYAMIZ TUTMAZ!

 

 

Yılların tecrübesi ile biliriz ki;
Ülkücünün heyecanı unutmaya manidir.

“78 Kuşağı” olarak CHP’nin cibilliyetini, geçmişini çok ama çok iyi biliriz.! Çünkü “suret-i haktan” görünen karı koca Bülent-Rahşan çifti iflah olmaz “ülkücü gençlik düşmanı” idiler bu soykalar!

Stalin zamanında Kırım Türklerine uygulanan zulüm Ecevit Hükümeti zamanında (1978-79) Ülkücü gençliğe uygulanmıştır.!

Ankara’nın o meşhur zemheri soğuğunda kızlı erkekli yüzlerce üniversiteli ülkücü genci Ankara/Yüksek Öğretmen’in kapısına ellerde bavullarla koymuşlardır.!

POL-DER’li İşkenceci emniyet amiri Dürüst (deyyus) Oktay, sivil başkomiser Zeki Kaman ve yüzlerce resmi kıyafetli coplu polis ve ana kapının önünde 3 panzerle dondurucu bir kış günü çıkarıldığımız Yüksek Öğretmen Yurdu’ndan kız arkadaşları Beştepe’deki Mehmet Akif Ersoy Yurdu-Cebeci’deki Kütahya Yurdu ve Ulus’taki Kayseri Kız Yurduna yerleştirilirken, erkeklerde çok sayıda yurda yerleştirildi ama yurtlar Sibirya soğuğu gibi idi.

Çünkü tüm Ankara yurtlarında zemheri ayında yakıt sıkıntısı vardı. Öyle ki bazı kampüs üniversiteler (Hacettepe/Beytepe) yakıtsızlıktan çoğu zaman tatil oluyordu.

Ecevit Hükümeti dönemi (1978-79) bir cümle ile anlatılıyordu;”ZAM-ZULÜM-İŞKENCE...İŞTE CHP.!”

-Gerek yurt ve teşkilat odalarında gerekse Taşmedrese koğuşlarında anlatılanları duydukça, yaşadıklarımızı gördükçe... 
-Karşıyaka mezarlığını “komşu kapısı” yaptıkça... 
-Perdesi kapalı Volkswagen marka münibüste ellerimiz kelepçeli kafamıza ve sırtımıza vurulan yarım kiloluk KRİSTAL  ZEYTİNYAĞ KUTUSU gibi telsiz darbelerini yedikçe... 
-Ankara Emniyetinin nezarethanelerini düşündükçe koğuşta tüylerimiz diken diken oluyor “keder yüklü bir acının” boğazımıza düğümlenmesini neden oluyordu!

Ülkücü Gençliği her daim hedef gösteren ve gençlik yıllarında “mikrofonik” sesiyle FAŞİŞTLER diye bağıran FALKONETTİ lakaplı bir adam.

Ve ölmemek için “nefs-i müdafada” kalan ülkücü gençlere “ELİ KANLI KATİLLER” diyen ve kocasından başka hiç kimseyi düşünmeyen Rahşan isimli bir çirkin mi çirkin kadın.

Hergün 10-15 ülkücü kişinin şehit edildiği ve başta Ülkü Ocakları kadim genel başkanı Muharrem Şemsek ve Cengiz Yeğin gibi gönüldaşlarımızın kurşunlanarak sakat kaldığı “bir karanlık dönem” aklıma geliyor.

Ecevit iktidara gelinceye kadar 1968-1978 arası 10 yıl boyunca şehadet şerbetini içen ülkücü şehit sayısı 100  kadar değildi. Türkiye genelinde cezaevlerinde ki arkadaşlarımızın toplam sayısıda 500 değildi.

1978 Ecevit iktidar olur olmaz hemen 
Pol-Der’li polisleri yetkili makamlara yerleştirip, yanlarına da özel yetkili komünist savcılar koyarak, komünist/bölücü (DEV-GENÇ/TİKKO/DDKD) terör örgütlerini de devreye sokularak ülkücü avına başlandı.

-Akşam evine dönen ülkücü insanları karanlık sokaklarda tuzak kurmak,
-Duraklarda otobüs beklerken açılan silahlı ateş sonucunda şehit, 
-Şehit yapamadıklarını da, işkenceyle, düzmece ifadelerle zindanlara doldurmak,
-Geride kalanları da düzmece ithamlarla adli sicillerini bozarak, adeta 12 Eylül kıyım cuntasına malezeme hazırladılar.

Hızla 2 yıl içinde ülkücü şehit sayısı 5000’lere, zindanlardakilerin sayısı binlere vardı.

Özetle ülkücü şehit ve mağdurların mağduriyetinde en az yüzde 90 Ecevit’in payı vardı.

Çünkü “HER OLAYA BİR ÜLKÜCÜ FAİL İSTİYORUM” sözü muamma değildir. Nettir.!

Kocası Ecevit’in son zamanlarını ben bilemem. Ama karısı Rahşan Hanımın “sonrasında” ISLAH-I NEFS ettiği ile ilgili hiç bir şey yok hafızamızda.

Sevgili Peygamberimiz çok sevdiği amcası Hz. Hamza’nın (r.a) katili Vahşi’yi affetmiş ama daha “sonrasında” Vahşi Islah-ı Nefsin zirvesine ulaşmıştır..

‘78 kuşağı ülküdaşlarımın bir kısmının işkenceci Nurettin Soyer, Zeki Kaman, Cevat Yurdakul ve 
Pol-Der’li Piç Ahmet, Dürüst Oktay gibi işkencecileri “vitrine” çıkaran...

Zam-zulüm-işkence ve binlerce öğretmen-memur ağabeylerimizi özellikle Tunceli-Diyarbakır ve Kars “kanlı üçgenine” sürgüne yollayan Bülent Ecevit ve ondan daha militan karısı Rahşan Ecevit’e RAHMET okumaları “merhamet” dolu yüreğim almıyor.

“ÖLÜNÜN ARKASINDAN KONUŞMAYALIM..” öylemi.?

O zaman Ebu Cehil’in, Ebu Leheb’in, Nemrut Mustafa’nın, Ali Kemallerin,  Deniz Gezmiş’lerin, Kenan Evren’in, Nurettin Soyer’in, Zeki Kaman’ın ve Piç Ahmet’in arkasındanda mı konuşmayalım.?

Eeee...O zaman TEBBET Suresine ne diyeceğiz. 
-Ebu Leheb’in eli kurumasın mı…
-Karısı ateşe odun atmasın mı.?

Birde şu Ecevit’in dürüstlüğünden, devlet malını koruyup, kollamasından söz ediyorlar.

Allah Aşkına söylermisiniz.?
-Gümrük ve Tekel Bakanı Tuncay MATARACI 43 yıl…
-Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hilmi İŞGÜZAR 9 yıl...

-Yüce Divanda bu kadar yıl cezayı niçin aldılar.?! 
-Hükümette hangi Başbakan vardı.?! 
-TABİİ Kİ KARA YÜZLÜ ECEVİT!

Vallahiii... Ziya Paşa haklı;
“SİZ HERKESİ KÖR, ALEMİ SERSEM Mİ SANIRSINIZ.!”

Biliriz ki;
KURT KIŞI GEÇİRİR AMA…
YEDİĞİ AYAZI UNUTMAZ.

Amacım...
CHP’li ECEVİTLER döneminde Ülkücü ailelerin çektiği sıkıntıyı bir nebze olsun “birazcıkkk” ifade etmek.

Rabbim...
Suret-i Haktan görünen…Ülkücü Gençlik düşmanı ZAM-ZULÜM-İŞKENCE...İŞTE CHP.!” sözünün mimarları ve “HER OLAYA BİR ÜLKÜCÜ FAİL İSTİYORUM” diyen  Başbakan Bülent Ecevit ile kindar karısı gibileri güzel ülkemin yönetimine bir daha getirmesin.!

CHP ZİHNİYETİNE…ALLAH 
İKTİDAR NASİP ETMESİN…

Geçmişte partisiyle başörtü yasağı için AYM’ye yaptıkları başvuru daha dün gibi Bay Kemal’in Unuttuk mu.?!

Unutmadık! 
Aynı bugünkü CHP Genel Başkanı Tipitip Özel’in yaptığı mitinglerde ki konuşmalarında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 4-6 yaş Kur'an kurslarında okul öncesine verilen din eğitimini 'orta çağ zihniyeti' olarak tanımlamasını unutmadığımız gibi.

2028 Genel Seçim için taklalar atıyorlar ama Aziz Türk Milletinin hafızası ve feraseti her daim yüksektir.

“Üç günlük dünya için gayret üstüne gayret,
Ebedi hayat için gayret yok… hayret!”

*GELELİM BUGÜNE CANLAR:

Ülkücü Hareketin Bilge Lideri Devlet Bahçeli CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Aydın mitinginde dile getirdiği iddialara yönelik sert bir açıklama yayımladı. Bilge Lider der ki:

“-Özgür Özel’in Aydın’daki konuşmasında Selahattin Yılmaz ismini “kiralık katil ve suikastçı” diye lanse etmesi, partimiz üzerinde spekülasyona yeltenmesi ayıplı ve alçalmış bir dilin sonucudur.

-Selahattin Yılmaz ülküdaşım 
ve dava arkadaşımdır.

-Hiçbir ülkücü kiralık katil, suikastçı, hain ya da gayri meşru olarak tanımlanamaz, böyle de adlandırılamaz.

-Selahattin Yılmaz ismini temel alarak MHP’ye ayar verildiğini iddia etmek ise çok ağır bir bühtan, dayanaksız ve mesnetsiz bir uydurmadır.

-Kaldı ki MHP’ye ayar ve istikamet vermek hiç kimsenin yapabileceği bir şey değildir.

-Ezcümle ve tekraren Selahattin Yılmaz ülküdaşım ve dava arkadaşımdır.

-İnanıyorum ki, masum ve suçsuz olduğu da süreç içinde anlaşılacak ve açığa çıkacaktır.

-Özgür Özel’e tavsiyem, dava arkadaşlarımızı diline dolamaktan vazgeçip kol ve göz mesafesinde bulunan, hatta epey kalabalık halde bulunan hırsız yoldaşlarıyla meşgul olması, eğer bir işbirliği içinde değilse bu zevata kafa yormasıdır.”

          
Bizde deriz ki:
-Ülkücü mücadelenin 1980 öncesi ve sonrası bazı çevreler tarafından "vurdulu kırdılı mücadele" denilmesi bizi ziyadesiyle müteessir etmektedir.

"Ülkü Ocakları  bir müdafaa teşkilatıdır. Ancak en güzel müdafaanın taarruz olduğuna inanan bir müdafaa teşkilatı" derdi rahmetli Dündar TAŞER büyüğümüz.

Mütevazi ve efendiliğinden dolayı susmayı tercih eden ülkücü hafızanın sessizliğini suçluluk sessizliği diye algılamak isteyen angutlar çok iyi bilmelidir ki;

-ÜLKÜCÜ HAFIZA her şeyi izlemekte, herkesi dinlemektedir.

-Ülkücü hafıza konuşmaya başlayınca herkesi susturmaya yetecek kadar hem haklılığı hemde gücü vardır.

Devlet Bey’in yakınen tanıdığı ve kendisini ziyaret eden kişiye “mafya bozuntusu ve kiralık katil“ demek EDEP dairesine çıkmaktır.

Hz. Mevlana Mesnevi’de der ki;
“Bin sene okusam...Ne biliyorsun deseler; HADDİMİ derim.!”

Bu yüzden...Dikenin ucuna çıkta, edep çizgisinin dışına çıkma.! Hürmet eden hürmet görür.

Elbette “farklı düşünmek” gerekliliktir. Ancak farklı düşünenlerin “edep” dairesinde tartışması “erdemdir.” İtiraz etmek “yiğitliktir”. İtiraz edeni dinleyip izahta bulunmak “olgunluktur”.

Bu sayılanların her bir aşamasında kavga üslubuyla tavır almak ve kişiye “kiralık katil ve mafya” demek zayıflık ve acizliktir.!

Fuzuli der ki;
“Söylesem faydası yok,
Söylemesem, sussam gönlüm razı değil” cümlesinden hareket ederek...

Çeşme başında yaşlı teyze Köroğlu’na beddua edermiş 
ama tanımazmış.

Köroğlu’da duymuş bunu “Ana..Neden Köroğlu’na beddua edersin” diye sormuş...

Teyze de cevap vermiş...
“-Ne bileyim oğlum herkes ediyor, bende ediyorum..”

Biliriz ki...GIYBET leş yemektir. Ülküdaşlarıma “İĞRENÇ” görünen leş, ar hırsızlarına ŞEKERPARE’dir.

Okuyup da binlerce madde madde özetini çıkardığım MESNEVİ’de Hz. Pir der ki;

“Köpeğin önüne bir çuval ŞEKER koysan onun gönlü yine LEŞ peşindedir.!”

Sadi Şirazi ne güzel der;
“Bazen kendi halinde olmak güzeldir...Bu kadar hal bilmezin arasında.”

DEVLET BEY:
Aziz Milletimizin son yıllarda yetiştirdiği siyaset, hareket, fikir ve dava adamıdır.

Kendisini yetiştirmesi, efkârının, fikirlerinin genişliği, kıvrak zekası, çelik gibi sağlam karakteri fakat “gül yaprağından” daha nazik kişiliği;

Ülkücü Milliyetçi ve Muhafazakâr zümrenin ufkunda, gittikçe büyüyen bir ziya/ışık kütlesi hüviyetini iktisab etmiştir.

DEVLET BEY...
Ülkücü Hareket için hatta bütün Turan Coğrafyası için kendisine her zaman ihtiyaç duyacağımız  büyük bir devlet adamıdır.

Biz...Zekası, feraseti, liyakatı, dürüstlüğü ve bilgeliği için Devlet Bey’e LİDER diyoruz.

MHP her zaman devletin bekasını, milletin birliğini hep esas almış bir siyasi parti olmuştur. Bu amaçla milli değerleri benimsemiş bir gençlik yetiştirmeyi hep ön planda tutmuştur. Bunda da başarılı olunmuştur.

Devlet Bey ülke geleceğini Cumhur İttifakında görüyor. Bu ittifakta MHP'ye biçilen misyon devletin bekası milletin birliğidir.

DEVLET BEY...
Rahmetli Menderes’in, Demirel’in ve Erdoğan’ın bulduğu “ana damar madenine” girmiştir.

Bunu Konya’nın tarihi bedesten esnafı ve Kapu Camii’sinin cemaati ile yaptığımız uzun sohbetlerden anlıyoruz.

Bugün oy vermeseler bile Devlet Bey’in değerli bir devlet adamı  ve vatanperver bir lider olduğuna inanan kitlelerin büyük bir çoğunluğa ulaştığı bir döneme şahit oluyoruz.

Türk’ün muazzam tarihinden kuvvet alarak şanlı ve büyük geleceğine yönelen kutlu hareketimizi:

-O’nun üslubundan, 
-O’nun geniş ve derin tecrübesi, 
-Rahmetli Başbuğumuzun dizi dibinde yetişme kültürü ile görmeli ve değerlendirmeliyiz.

Şurası bir gerçek ki Aziz Türk Milletinde; Çağrı ve Tuğrul Beyler, Sultan Alparslanlar, Melikşahlar, Sultan Sencer ve Kılıç Arslanlar, Mustafa Kemaller, Alparslan Türkeşler, Devlet Bahçeli’ler tükenmez Allah’ın izniyle.

Hani…Güzel bir Kerkük türküsünde diyor ya;

“-Men sene GÖZÜM demem, 
tene düşer kör olur.
-Men sene GÜLÜM demem, 
gülün ömrü kem olur
-Men sene DERVİŞ demem, 
post diyer abdal olur.
-Men sene REYHAN  demem, 
yaprak döker dal olur.
-Men sene BEY’İM diyerem, 
daim beyler BEY olur!”

Biliriz ki;
“BEYLERİN AĞASI OLMAZ.!”
ÇÜNKÜ…TÜRKMEN OBASINDA
BEY TEKTİR.

Ülkücü Gençlerin hakkını her daim savunduğunu Ankara gençlik yıllarından(1975-80)  bildiğimiz bizlerin “asistan abisi” Bilge Lider Devlet Bahçeli Bey’e:Allah'tan sağlık sıhhat ülkü dolu nice güzel uzun ömürler diliyorum...

“Ve la galibe İllallah”... 
Galip olan sadece Allahtır.! Herkesin bir planı varsa Allah’ın da vardır. Kul hesabının üstünde kutlu bir hesap vardır.

Liderimi tanır…Liderimi bilirim. Teşkilatımı bilirim…Devlet Beyimize inancım tamdır. O ne derse ona inanırım…Gerisi "lafügüzaf" yani rahatsız edici gereksiz boş laf Manisalı küçük Hüsnüyadis bilesin…

-ALİ HOCAM…KİM BU HÜSNÜYADİS?!

Manisa’nın işgalinden sonra Mutasarrıf (vali) Hüsnü, Yunan işgal kuvvetlerine tam bir bağımlılık gösterir. Yunanlılar adına işlere el koyar, resmi evrakı ve demirbaş eşyayı, hatta gizli devlet belgelerini dahi Yunanlılara teslim eder.

"Yunan Ordusu ile egemenliğimizi paylaşabiliriz” cümlesiyle ünlenen Manisa Mutasarrıfı (Vali) Hüsnü Bey'e, ihaneti nedeniyle halk arasında “Hüsnüyadis” lakabı takılmıştır.

Kendisi, Milli Mücadele'nin son anına dek Yunan işgal ordusuna her türlü kolaylığı sağlamış, Milli Mücadele aleyhine yapılan propagandalara tüm gücüyle katkı sunmuş, işgal yılları boyunca halka eziyet etmiştir

Türk süvarilerinin Manisa’yı işgalden kurtarmalarından hemen önce Yunan generali ile şehirden kaçarak önce Sakız Adasına daha sonra Anadolu’dan kaçırdığı altınlarla Girit’te zengin bir hayat sürerken kilise papazı tarafından “vaftiz” edilmiş ve adını “HÜSNÜYADİS” olarak değiştirmiştir.

Yıllar sonra fakirleşen ve kaçtığı Yunanistan’da bir kilisenin terkedilmiş bir köşesine atılan mezarının başına “haçı kırık” bir mezartaşı dikilerek üzerine “Palio Turko- Serseri Türk” yazılarak tarihin çöplüğüne atılmıştır.

Tarihin her döneminde Türk'e ihanet edenlerin akibetleri kendileri gibi çirkef olmuştur.

Canlar…Şimdi diyeceksiniz ki, bize bunları niye anlatıyorsun.? Demem odur ki; bizdeki “Hüsnüyadisler” bugün de var. Hiç bitmez bunlar.!

Bu yüzden deriz ki:
-HA HÜSNÜYADİS HA ÖZGÜRYADİS
YOK BİRBİRLERİNDEN FARKLARI.!

Sadi Şirazi diyor ki :
“Her gördüğünüz insana KARAKTER  yüklemeyin, bırakın karakterini kendi 
belli etsin...Küpü kırıp içine bakmaya gerek yok, mutlaka bir yerden sızıntı verecektir.”

Milli tarih unutmaz…MİLLİ VİCDAN zangoç (kilise çanı çalan) suratlı hainleri tarihin çöplüğüne atar, onları cezalandırır. Çünkü şehit kanları ile yoğrulmuş bu mübarek Anadolu toprakları hainleri sevmez ve ilk fırsatta hesabı keser.!

Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER

20 Ağustos 2025

Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni:
Ali KUZENCİK

YAZARLAR