“-UHUD DA…OKÇULAR TEPESİNİ TERK EDEN SAHABELER KİMDİ?!
-İNANIN BUNU BENDE BİLMİYORUM!”
“MUHAKKAK Kİ ALLAH HİÇBİR HAİNİ VE NANKÖRÜ SEVMEZ.”(HAC-38)
SİYONİSTİN “PARÇALAMA” PLANINI GÖREMEYEN KÖR GÖZLER!

Malazgirt, Miryokefalon ve Sakarya Savaşlarında ordu komutanları ve ordunun tamamı TÜRK evlatlarından oluşmuştur.
Tarihin önemli kilometre taşları olan bu üç savaş sonunda, kapı açıldı, mübarek beldenin tapusu alındı ve yüzyıllardır geri çekilme sona erdi; ANADOLU VATANLAŞTIRILDI…
Bu tapuda Aziz Türk Milletinin evlatlarından başka, Allah’ın hiçbir kulunun hakkı yoktur!
Nazlı Üç Hilal, Ulu çınar MHP sayesinde MASA-KASA-NİSA sahibi olanlar hem Ankara’dan ve hem emekli olduktan sonra Anadolu’ya, memletine yerleşen çok sayıda genel müdür ve daire başkanı ülküdaşım bize telefonlar açarak bir at hırsızı seviyesinde olan ve basın camiasında bile “SAYILMAYIN” bir müptezelin yalanını dedikodu şantiyesi halet-i ruhiyesi ile anlatması çok üzücü…
Bilge Lider Devlet Bey bu dedikodu şantiye şeflerine ne de güzel cevap verir;
“-Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Türkiye’ni etnik ve mezhep temelli depreme maruz kalmasına müsaade etmeyecektir.
-Alevi de bizim, Kürt de bizimdir.
-Cami de bizim, Cemevi de bizimdir.
Biz hep birlikte Türk milletiyiz.”
Bizde deriz ki;
-Gizli kalmış hiçbir şey yoktur.
-Bu konunun nesini tarihçiler değerlendirecek güzel kardeşim?!
-Siyonistin “parçalama” planı ortada!
Ne diyor Atalarımız;
“Ne tale gaflete hu, zale devlete hu.!”
{Gafleti uzun olanın devleti yok olur.!}
Sultan 3.Murat’ın Kürdî Hicazkâr makamındaki ilahisindeki sözü ne de güzel;
“Uyan ey gözlerim gafletten uyan.”
Sadi ŞİRAZİ’nin dediği gibi “uyumuş, uyumuşları uyandıramaz, birinizin uyanık olması lazım.”
Bu mübarek Anadolu toprakları yüzyıllardan beri batıdan Haçlılar, doğudan Moğol istilasının hedefi olmuştur.
-Tarihin her döneminde Türk'e ihanet eden nankörlerin akibetleri kendileri gibi çirkef olmuştur.
Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerim’de
buyurur ki;
“MUHAKKAK Kİ ALLAH HİÇBİR HAİNİ VE NANKÖRÜ SEVMEZ.”
(HAC-38)
Atalarımızın Anadolu'ya ayak basmasından bu yana terörle mücadelemiz devam ediyor.
Yarın da devam edecek. Zannetmeyin ki sadece yakın zamanda oluyor.
Terör belası bin yıldır başımızda, yarın da olacak. Tarih bunun şahidi.
Batınî terörü Selçuklu sarayına kadar girdi. Vezir Nizamü'l Mülk'ü şehit ettiler.
Devlet Haşhaşi terörüyle az uğraşmadı.
Hasan Sabbah Alamut'ta teröŕ devletini kurdu. Selçuklu nizamını karıştırmak için her yolu denedi.
Anadolu'yu yurt edinen Türkmen Babaî isyanlarıyla çok uğraştı, güçten düştü.
Osmanlı, Celali başıbozuklarıyla bir asır mücadele etti.
Celali eşkiyasının defteri dürüldükten sonra bu sefer de Balkanlar kaynamaya başladı ve “Şark meselesi” yani Türk’ü geldiği yere geri gönderme projesi, Batılı devletlerin özellikle Rusların Slav ırkına hamilik yaparak İstanbul'u işgal, Ayasofya'nın kubbesine haç takma ve sıcak denizlere ulaşma arzusuyla harlanarak yürürlüğe kondu.
Önce Mora'da isyanı patlak verdi. Yunan Kutsal Haçı kaldırarak ayaklandı. ABD'nin bile yardımını aldı. Bölgede ne kadar müslüman Türk varsa katlederek bağımsızlığını ilan etti.
Sırplar isyan etti. Ardından Bulgar Kutsal Haç altında isyana kalktı.
Avrupa kamuoyunun desteğini alabilmek için Bulgar isyancılar Müslüman-Çerkez kıyafetiyle işinde gücünde Bulgar köylerini bastılar. Terörün, tedhişin, başıbozukluğun her yolunu denediler.
Avrupa devletlerinin desteğini alan Rusya Tersane konferansıyla Osmanlıya ültimatom verdiler.
Ardından 93 Osmanlı-Rus harbi çıktı. Bulgar bağımsızlığını ilan etti.
Ermeni Terör örgütleri Hınçak ve Taşnak boş durur mu? Onlar da Rus ve Avrupalı devletlerinin desteğiyle en zor zamanımızda 1.Cihan Harbi sırasında isyanlar çıkardılar.
Daha öncesi Sultan Abdülhamit Han'a suikast düzenlediler. Banka bastılar...
Ancak Rusya'da ihtilal olunca hevesleri kursağında kaldı.
Bütün bu hadiseler Osmanlının gücünü her açıdan tüketmişti. 1.Cihan Harbi sonrası yaşananlar hepimizin malumu.
İstiklâl Harbinden sonra küllerimizden yeniden doğduk.
Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduktan sonra terör mahiyet değiştirdi. Ideolojik sosyalist sol terör Türkiye'yi kasıp kavurdu.
Daha sonra etnik bir hal alarak PKK terörüne dönüştü ve biz 40 yıldır bu terörle uğraşıyoruz.
Bu da yetmedi Fetöcü hainler devletin milletin kılcal damarlarına sızarak PDY kurdular. Ancak 15 Temmuzda hevesleri kursaklarında kaldı.
MİT, neredeyse hergün bir üst düzey PKKlıyı ya paketliyor, ya da etkisiz hale getiriyordu. PKKlılar inlerinden başlarını çıkaramıyorlardı.
Suriye ve Irak’ta PKK/PYD terörünün hamisi,finansatörü, lojistik destekçisi ABD'dir.
Türk Silahlı Kuvvetleri ABD destekli saldırılara sessiz kalmıyor! Gerekli cevabı veriyor Allah’a şükür…
SÖZÜN ÖZÜ CANLAR….Milli tarih hainleri unutmaz.! MİLLİ VİCDAN ülkesine ihanet eden hainleri tarihin çöplüğüne atar, onları cezalandırır.
Çünkü şehit kanları ile yoğrulmuş bu mübarek Anadolu toprakları hainleri sevmez ve ilk fırsatta hesabı keser.!
Bir gün ülkemizde hainlerin hiç değilse daha az olduğunu görebilmek ümidiyle desek de…mümkün değil!
Çünkü…Atalarımız Çağrı Bey ve oğlu Sultan Alparslan çadırlarını sırtlanların yolu üzerine kurmuşlardır.
Dünyanın “kilit taşının” üzerinde oturuyoruz. Tarihin, coğrafyanın, inançlarımızın ve ideallerimizin üzerimize yüklediği vazife çok ağır.
Geçmişin ne kadar derinine inebiliyorsak geleceğin ufkunu, daha da ötesini o kadar görebiliriz.
İşte bu sebep ile…
Tarihi olayları okumazsak Canlar;
-Sana ne söylenirse ona inanırsın,
-Hep başkasının sana sunduğu hayatı yaşarsın,
-Başkalarının doğrularıyla yaşamak zorunda kalırsın,
-Seni herkes kandırır.
-Ama sen bunların hiçbirisini fark etmezsin bile...
-DEVLET BEY’E İNANCIMIZ TAMDIR, HER DAİM YANINDAYIZ.
-Liderimi tanır… Liderimi bilirim. Teşkilatımı bilirim…
-Devlet Beyimize inancım tamdır ve her daim yanındayız.
Gerisi "lafügüzaf" yani rahatsız edici gereksiz boş laf…
Biliyoruz ki…İkinci bir Endülüs ve Balkanlar olmamak için iç barışın sağlanması gerekiyor…Satrançta bir hamle değil en az üç hamle ötesini görmektir.
Devlet Bey dört beş hamle ötesini gördüğüne eminim.
Devlet aklı, bin düşünür bir söyler. Düşmanı düşündürür! Cahil aklı bir düşünür, bin söyler. Düşmanını güldürür. Düşününüz ve düşmanı güldürmeyiniz.
Her vakit duamız odur ki…
Hak etmeyeni sevdirme bize Yarabbi.
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin, partisinin kapalı gerçekleştirilen Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında, "Cumhurbaşkanının iki yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevi olsun." dediği iddia edilmişti. Devlet Bey dünkü açıklaması ile bunu yalanladı ve bu dedikoduyu çıkaranların DEDİKODU MARKASI/ yalan makinesine benzetti.
VELEV Kİ…Kapalı istişare de konuşulanları dışarı sızdırmak çirkin bir hareketten ziyade tam bir zillettir! Meğer utanmak ne büyük şeref. Ondan mahrum olmaksa ne iğrenç bir zilletmiş. Bu durumda insanın aklına şu meşhur söz geliyor;
“Leke düşürdünüz tarihi şanımıza,
Kafir ağlar şu bizim âhvâl-i perişanımıza”
Hz. Ali’nin (r.a) dediği gibi;
“Bin kapıdan, yüzbin kaleden içeri girebilirsinizde küçücük bir kalpten, gönülden içeri giremezsiniz..
Umreye giden Ankara İlahiyattan akademisyen bir ülküdaşım Uhud Dağı’na uzun uzun bakıp sormuş;
-Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?
Cevap yok..
Tekrar etmiş..
-Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?
Sonunda dostları mahçup bir şekilde;
“-Bilmiyoruz hocam” demişler.
İşte o an her birimizin beynini, kalbini titretmesi gereken şu kelamlar dökülmüş dilinden..
-Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi? İnanın bunu ben de bilmiyorum...
Aslında hiç kimse bilmiyor.
Bu asla İslam tarihinde de yazmaz..
Hatta o okçular kimdi öz çocukları da bilmez, eşleri de bilmez.
Çünkü Ashab-ı Kiram kimseye söylememiş, saklamış. Ağızlarından bu konu hakkında hiçbir şey çıkmamış.
Hatta ve hatta yıllar sonra Cemel, Sıffın gibi hadiselerde birbirlerine ters düştükleri vakitlerde bile;
“-Sen zaten Uhud'da da tepeyi terketmiştin!" dememişler...
Orada dahi birbirlerini hataları ile vurmamışlar.
Bu nasıl güzel bir ahlak böyle...
Bizler Uhud'un aslında bir yenilgi değil zafer olduğunu yeni anladık.. Yaaa işte böyle aziz canlar.
Yılların tecrübesi ile deriz ki;
Asıl marifet, bahar aylarında veya yaz mevsiminde değil,kışın açabilmektir.
Yani iyi gün dostu olmak kolaydır, en mühimi, kötü gün dostu olabilmektir.
Dostlukta kıdem esastır…
Toparlayalım, dünyevi şeyler için “kırk yıllık dostların” birbirini yok saydığı günlerden geçiyoruz.
Hesap yapmaktan iş yapmaya veya dostluk kurmaya vakit bulamayanların sayısı da her geçen gün artıyor.
Bazı dost bildiklerimiz ise kırıcı, kıyıcı ve ifşa edici. Oysa dostluk, açmayı değil, kapatmayı gerektirir.
Sözgelimi;
-Dostunun sırrını herkesten saklamak, ayıplarını örtmek,
-Sözüne müdahale etmemek,
-İyiliğini istemek, onun hüznüyle mahzun olmak.
Bütün bunlar, “dostluğun edepleri” arasındadır.
Çünkü dostluk ve kardeşlik, öldükten sonra da devam eden kıymetlerimizden biridir. “
“AHİRET KARDEŞLİĞİ” diye boşuna denilmiyor.
Sabahtan akşama “BEN(!)” diyerek etrafındaki varlığı titreten beşer kendini kainatta güneş yerine koyarda fark etmez dünyanın onun çevresinde dönmediğini feleğin tokadını yemeden.
Hayat insana, kendi yüzlerini ve insanların binlerce yüzünü gösteriyor!
Yol arkadaşlarınız, dostlarınız, kardeş belledikleriniz ve sevdiklerinizle yaşayıp gidiyorsunuz.
Ama bir zaman oluyor ki, onlarla taban tabana ters düşüyor, doğrularınız ve hak uğruna dilsiz şeytan olmak istemiyorsunuz!
Sözleriniz, başka yüzlerini çıkarıyor ortaya adam bellediklerinizin!
Öyle bir an geliyor ki işte bu deyimi sarfetmek zorunda kalıyorsunuz:
SIDKIM SIYRILDI!
Sıdk bir kez sıyrıldı mı, yerine dönemiyor bir daha!
Kim, fasulyenin sıyrılan kılçığını yerine yapıştırabilmiştir ki bu güne kadar!
En iyisi, sıdkımızın sıyrıldıklarından uzakta durmak ve de sıdk ile bağlanacağımız dostlar edinmek!
KİBİR…Kendini beğenme ve bir nevi hastalık belirtisidir.
Bu ya aşağılık duygusu denilen bir saplantının değişik bir biçimde tezahürü veya cehaletin, aldanmanın bir sonucudur.
KİBİR…Kabalığın, hamlığın, yetişmemişliğin, hayalperestliğin tezahürüdür.
Sevgili Musa EROĞLU Usta ne de güzel der;
“Havalanma, deli gönül
Uzun sürmez, yorulursun
Eser de bir çelimsiz yel
Dalga dalga savrulursun”
Meram Bağları’nda Sabah Ezanları okunurken deriz ki,
Milli şairimiz M.Akif ERSOY ne güzel söylemiş;
“-Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol,
Yol varsa budur, bilmiyorum
başka yol.”
Gönlümün “Şeyh Edebâli’si” olan milli şairimiz M.Akif ERSOY yine der ki;
“Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz.”
Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER
22 Temmuz 2025
Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK