Harun KILIÇ / ANKARALI


Katıksız Türk ve inanmış bir Müslüman M. Ziya Gökalpten mektuplar.

Türk milliyetçiliğinin fikir babalarından ve milletimizin has evlatlarından biri olan merhum Türk büyüğünün vefat yıldönümü vesilesiyle yazmış olduğu aşağıdaki mektupları takdim ediyorum...


Türk milliyetçiliğinin fikir babalarından ve milletimizin has evlatlarından biri olan merhum Türk büyüğünün vefat yıldönümü vesilesiyle yazmış olduğu aşağıdaki mektupları takdim ediyorum...

Dostlar, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ‘Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin Namık Kemal, fikirlerimin ise Ziya Gökalp'dir' dediği;

Türk Dünyasının mümtaz şahsiyetlerinden biri olan mütefekkir, sosyolog, şair ve fikir adamı Mehmet Ziya Gökalp, Türkmen diyarı Diyarbakır Çermik'te 23.03.1876'da dünyaya gelmiştir!
Eserlerinde, söylevlerinde, yaşamında Türkçe'yi önceleyen büyük düşünür; edebi, sosyal ve siyasi fikir alanlarında yol gösteren iz bırakan önemli eserler bırakmıştır..
Bu vesileyle Türk milletinin kıymetlisi M. Ziya Gökalp'i vefat (25.10.1924) yıl dönümünde, rahmetle, tazimle ve dualarla anıyorum... 
Ruhu şad, mekanı cennet olsun...

Gelelim yazdığı mektuplarına:

"Refikam Vecihe Hanım'a
Mondros — 25 Ağustos, 1919

Sevgili Refikam,
...Lâkin ne çâre, sabretmek lâzım. Bu gibi dakikalarda Allâh’a tevekkül etmek, insanın imdâdına yetişiyor. Nice esirler vardır ki, senelerce âilelerinden mektup almamışlardır. Bunlar, Allâh’a tevekkülle mütesellî olmuyorlar mı? Bir müslümana göre, Allâh varken gam yoktur. Türk, “Allâh Kerîm’dir” demekle her türlü vesveselerden âzâde yaşar. İşte, ben de bir müslüman gibi, bir Türk gibi Allâh’ın inâyetine güvenerek, kendi kendimi tesellî ettim. Allâh vâsıtasıyle mektubunuzu almış gibi oldum. Kalbler arasında bir posta, gönüller arasında bir telgraf vardır ki, müdürü Allâh, me’murları meleklerdir. Mektubunuz gelmediği zamanlar, ben bu mânevî yollardan yine sizin haberlerinizi alabiliyorum; fakat, bununla beraber yine her hafta mektup yazmanızı isterim; çünkü yalnız gönlümün inanması kâfî değildir, gözümün de görmesi lâzımdır. İnsan hem gönlü ile, hem de gözü ile yaşar. Allâh’a gönlümüzle inanıyoruz, fakat, dünyayı gözümüzle görüyoruz...
Zevcin,
Ziya Gökalp"
***
"Polverista — 24 Mayıs, 1920

Sevgili Zevcem,
Bu hafta, 1 Mayıs tarihli üç mektup aldım. Biri senden, biri Seniha’dan, biri de kardeşimden... 1 Mayıs’a kadar gazeteler de geldi. Ru’yâda sana tesellî verdiğimi söylüyorsun. Demek ki ru’yâların da, mektuplarımı tasdik ediyor. Ben mektuplarımda ne yazsam, ru’yâna geldiğim zaman da onu söylerim. Benim bir bildiğim var ki, o da Allâh’ın varlığıdır. Mâdem ki Allâh vardır ve mâdem ki Allâh’ın yolunda canla başla çalışan Türk Milleti’dir, her hâlde Türk’ün Tanrısı öz ilini esirgeyecektir. Bundan dolayı ben istikbâlden eminim. Endîşem, merâkım yoktur. Kalbim dâima, sonumuz iyi olacak diyor. İmânı zayıf olanlar, istikbâli fenâ görebilir. Bu geçirdiğimiz kara günler yeni bir hayatın arefesidir. Her tatlı bayramdan evvel, insanları aç bırakan bir Ramazan vardır. Bayrama ulaşmak için, otuz gün çille çekmek lâzım geliyor. Allâh’ın kânunları, hürriyetle müsâvattır. Cemiyetler terakkî ederken, bu iki mefkûreye doğru yükselirler. Amma, diyeceksin ki, insanlar bu ıztırapları niçin çekiyor? Gebe bir kadın doğururken ağrı çekmez mi? İşte gebe olan insâniyyet de, yeni bir medeniyet doğurmak üzeredir. Elbet o da ağrı çekecek. Bu sözleri sana tesellî için yazıyorum; çünkü biliyorum ki, artık ayrılığa dayanamıyorsun. Bunu kendi nefsime kıyasla biliyorum. Bizim ruhlarımız aynı cevherden yaratıldıkları gibi, ömürleri de hep beraber geçmiştir. Duygularının birbirine benzemesi neden acîb olsun? Yakında ayrılık bitecek. Yuvamızda mes’ud bir hayat yaşayacağız. Ben ayrılığın acılığını, bu tatlı ümit ile teskin’e çalışıyorum. Türkân hepinizden daha iyi düşünüyor. Allâh acıyacak diyor. Onun sözleri kalbime ferah veriyor; çünkü kuvvetli bir Îmândan geliyor. İnsanlar Allâh’a ve mefkûreye Îmân ederlerse, darlıkta kalmazlar. Türkân, mefkûrenin ne olduğunu anlayamaz; fakat Allâh’ı anlıyor...
Zevcin,
Ziya Gökalp"
***
"Kızım Hürriyet Hanım'a
Polverista — 8 Temmuz, 1920
Sevgili Kızım,
Sen çocukken Allâh’a karşı muhabbetin daha ma‘sum, imânının daha saftı. İnsanların kinlerine, intikamlarına bakarak, Allâh hakkındaki eski anlayışını terk etme. Allâh, irâdelerini iyi adamlar vâsıtasıyle icrâ ettirir. Nasıl ki şeytan da kendi arzularını kötü insanlar vâsıtasıyle yaptırır. Bir zamanda ki şeytanın taraftarları çok, Allâh’ın yoluna giden yok, Allâh ne yapsın? Allâh kindâr değil, intikam almaz; fakat, Allâh’ı unutanlar, kanadını unutan kuş gibi âciz ve miskin kalır. Kuş, kanadım var dediği zaman uçar; insan da Allâh’ım var dediği zaman yükselir. Allâh’tan bize fenâlık gelmez; fakat biz elimizle ondan gelen iyilikleri geri çeviririz. Kabahat bizim cehâletimizde ve imânsızlığımızdadır. Yoksa Allâh, senin eskiden sevdiğin Allâh’tır. Allâh’a ısmarladık, sevgili kızım.
8 Temmuz, 1336
Baban,
Ziya Gökalp"
***
Bir kez daha Rahmet ve dualarla.. 
Harun Kılıç
Ankara

YAZARLAR