Mesut ŞEKERLİ


Nedir bu meâl yasaklama olayı?

"Herkesin kafasına göre meâl yazmasına biz de karşıyız. Kur'an'la ilgili bilgisi olan da meâl yazıyor, olmayan da. Allah'ın Kitabı bu kadar hafife alınmamalı!


Diyanet'e, İslâm'ın temel niteliklerine uymayan Kur'an meâllerini yasaklatma, toplatma ve imha etme yetkisi veren kanuna cemaat ve tarikatlardan olumlu ya da olumsuz bir tepki geldi mi? Üç gündür bu konuyla ilgili haberleri inceliyorum, cemaat ve tarikatlardan gelen bir tepkiyle karşılaşmadım.

Ticari menfaatlerine fayda sağlayan her yasayı ve uygulamayı bağırarak kutlayan bu yapıların, uygunsuz meâllerin yasaklanmasına dair çıkarılan kanuna kuzu gibi sessiz kalmaları sizce normal mi?

Acaba bu kanun, cemaat ve tarikatların bastırdığı meâller için de ciddi bir tehlike mi arz ediyor? Bence etmeli de zaten. Bahse konu olan metnin devamında, özel kuruluşların kurban vekâletlerinin doğru bir şekilde yerine getirilip getirilmediğinin denetleneceği de belirtiliyor. Belki farkında değiliz ama bu vekâlet denetlemesi cemaat ve tarikatların kasasına ciddi bir darbedir. Yani bu kanun doğru uygulanırsa, hiçbir cemaat ve tarikat kurban vekâletini cebine indiremeyecek. Vekâlet için toplanan paraların büyüklüğünü hesaba katarsak, bu kanun çok ciddi bir hırsızlığı ortadan kaldıracaktır. Bu da cemaat ve tarikat liderlerinin asla istemeyeceği bir müdahaledir.

Çıkarılan bu yeni kanunun her cümlesi çok dikkatli okunmalıdır! Tabi kanunu uygulama aşamaları da çok önemlidir.

Ben kanun metnini okuduktan sonra gelen tepkilere dikkat ettim. Tepki gösteren ilahiyatçıların neredeyse tamamı cemaat ve tarikatlarla düşman olan kişiler. Üstelik bu tepkiler kanun henüz mecliste görüşme aşamasında iken başladı. Görünen o ki birileri bu ilahiyatçılara büyük bir yem attı ve tuzağa çekti.

Metinde yasaklanacak meâller için "İslam'ın temel niteliklerine aykırı olan meâller" deniliyor. Yani Diyanetin bu kanunu uygulaması için öncelikle "İslam'ın temel nitelikleri"ni belirlemesi ve bu kriterleri paylaşması gerekiyor. Akabinde o tarihten sonra düzeltilmeyen ya da tekraren kanuna aykırı yazılan meâller için belirtilen kanunu uygulaması gerekiyor. Şu an ortada böyle bir kriter yokken ilahiyatçıların günlerdir Diyanete saldırması trajikomik bir durumdur. Ayrıca Diyanette etkili olduğu söylenen İsmailağa cemaatinin de bağıra bağıra reklâmını yapmış oluyorlar. İlahiyatçılar burada çok büyük hata yaptı.

İlahiyatçıların burada yapması gereken önce sakin olmak ve kanunu dikkatlice okumaktı. Sonrasında Diyanete seslenerek şunları söylemeleri gerekirdi:

"Herkesin kafasına göre meâl yazmasına biz de karşıyız. Kur'an'la ilgili bilgisi olan da meâl yazıyor, olmayan da. Allah'ın Kitabı bu kadar hafife alınmamalı! Diyaneti bu konuda destekliyoruz. Eğer bizim yazdığımız meâller İslam'ın temel niteliklerine aykırı ise biz meâllerimizi bizzat kendimiz yakmaya hazırız. Çünkü biz İslam'a ve Kur'an'a karşı yanlış bir cümle yazmaktan, Kutsal Kitabımıza iftira atmaktan Allah'a sığınırız.

Ancak bu konuda haklı olarak bizim de Diyanetten beklentilerimiz ve cevabını istediğimiz bazı sorular vardır.

İslam'ın temel nitelikleri nelerdir? Diyanetin bu konuda müstakil bir çalışması var mıdır? Varsa bizimle de paylaşmasını isteriz. Eğer yoksa bu nitelikler ne zaman ve kimler tarafından belirlenecektir? Heyette bulunacak kişiler içerisinde herhangi bir cemaat ya da tarikatla bağı bulunanlar olacak mıdır? Yoksa bu heyet tamamen objektif ve ilmi birikimi yüksek olan bir gruptan mı oluşacaktır? Kur'an'dan hareketle biliriz ki, Allah farklı düşüncelerin ve eleştirilerin üretilmesinden yanadır ve hatta bunun için bizzat kendisi -samimi olmak şartıyla- teşvikte bulunur. Kanunda belirtilen "İslam'ın temel niteliklerine aykırı olan meâller" kapsamında, Allah'ın izin verdiği farklı yorumlar ve eleştiriler yasaklama sebebi olmasa gerektir. Bunun dışında tevhide zarar verecek her türlü yorum ve eleştiriden ilk önce bizler çekiniriz.

Bizler bu kanunu desteklemekle birlikte, kanunun nasıl, kimler tarafından ve hangi kriterler doğrultusunda uygulanacağını merak etmekteyiz. Diyanetin bahse konu olan kanunla ilgili çalışmalarını bitirdikten sonra bizimle paylaşmasını rica ediyoruz. Bu süreçte bizden beklenen ya da istenen bir yardım olursa gönülden, seve seve bu yardıma hazırız. Yeter ki yapılan çalışma Ümmeti Muhammed'in hayrına sonuçlar üretsin."

İlahiyatçılar günlerdir Diyanete saldıracağına bu tarz bir açıklama yapsaydı çok iyi olmaz mıydı? Hem samimiyetleri ortaya çıkardı hem de Diyanet bu kanunu keyfe keder uyguladığında tepki göstererek haklarını savunma fırsatları olurdu. Ama onlar akıllıca davranmak yerine duygusal davranıp hata ettiler. Biri tepki gösterdi, öteki de gaza gelip daha büyük tepki gösterdi. Derken ilahiyat camiası -tabiri caizse- sazan gibi oltaya geldi.

Ben Diyanetin bu kanunu doğru uygulayacağını iddia etmiyorum. Zaten süreç başlamadığı için bunu şimdilik bilmiyoruz. Ben sadece kanunun dikkatli okunmasının ve sabırla sürecin takip edilmesinin gerektiğini söylüyorum. Bunun dışında aksi bir tepki sadece cemaat ve tarikatlara yarıyor. Hem reklâmları yapılmış oluyor hem onlara karşı olanlara güç gösterisi yapılmış oluyor hem de pamuk ipliğine bağlı olan müridlere cesaret verip bu yapılara tekrar sığınmalarına sebep oluyor.

İlahiyatçı her şeyden önce ilim insanıdır. İlim insanı da olayları önce aklı ile muhakeme eder, sonra da kalbiyle o muhakeme sonucunu tasdik eder. Dolayısıyla ilahiyatçılara düşen, Allah'ın emrettiği gibi akıl ve kalbi birlikte kullanmaktır.

YAZARLAR