Ali KUZENCİK / MERAM BAĞLARI


Ölülerin ardından

Bu fani dünyada kimsenin mülkü olmaz. O kadar hırslı olmaya gerek yok. Çünkü şu yerin altında çırak ne olmuşsa usta da o olmuştur!


ÜLKÜCÜLÜK “EDEP” ÜZERİNE
İNŞA EDİLMİŞTİR…

YAKINEN BİLİRİZ Kİ…RAHMETLİ BAŞBUĞUMUZ “EDEBE” ÖNEM 
VERİRDİ.

BU ÜZÜCÜ OLAYDA GÖSTERDİ Kİ,
BİZİM CAN ÜLKÜDAŞLARIMIZ:
-EDEPLİ, FERASETLİ VE MERHAMETLİ İNSANLARDIR.

Ölülerin ardından kötü konuşmak 
caiz değildir.

 

 

Azerbaycanlı gardaş şairimiz Mirza Ali Ekber SÂBİR der ki;

Aslan görürem…Gorkmirem,
Kaplan görürem…Gorkmirem,

Harda bir müselman bozuntusu 
görsem…Gorkurem-Gorkurem.”

Çevrelerindeki kalabalıklar arttıkça vaaz verdikleri kürsünün mikrofon arkasındaki kişilerin ve vakitli-vakitsiz öten horoz misali bazı Farsi sevdalı köşe yazarlarının egoları daha çok şişer ve giderek kendilerini “seçilmiş kişi” zannetmeye başlarlar ve saçmalamaya başlarlar!

Söze ‘AZİZ CEMAAT” diye başlayıp tarihten, bilimden, edebiyattan, sanattan, dinden, kültürden yüksek yüksek fikirler serdederler.

Bildikleri içindir ki yeri geldiğinde “VATAN-MİLLET-SAKARYA” nutukları atmaktan bir an geri durmazlar.

Sanırsınız ki ha deyince kendini vatan için ateşe atmaya hazırlar!

Oysa ki bu “mıymıntıların” bütün dünyası MASA-KASA-NİSA (Makam-Para-Kadın) üçlüsü! Öze değil kabuğa bakmışlar. Elbette akıl tutulmasına düşmüşlerdir!

Sözlerinin nereye gittiğini bilmeyenler bugünkü Cumhur İttifakına şiddetle karşı olup, bozulmasını aynı geçmişteki konuşmasıyla tepki çeken Ayasofya Camii eski imamı gibi.

Bunların çoğu REFAH içinde yaşayan SAADETLÜLERDİR!

-İstanbul Belediye Başkanlığı için AK Parti’ye destek vermedikleri muamma değildir!

-İmamoğlu’nun kazanmasında bunlarında etkileri az değildir!

Ölülerin arkasında konuşan bu EDEPSİZ tipler için büyük Türk dostu Pakistan’ın milli şairi Muhammed İKBAL der ki;
“SÖZDE MÜSLÜMANLARDAN KAÇIP…İSLAM’A SIĞINDIM.!”

BİZDE DERİZ Kİ…ÜLKÜCÜLÜK 
EDEP ÜZERİNE İNŞA EDİLMİŞTİR…

Rahmetli Başbuğumuzun edebe önem verdiğini yakınen şahit olduğumuz çok sayıdaki örnekten bir tanesi:

-1978 başlarıydı...Maltepe'de Ankara Ocağı yönetim odasından Sevgili Başkanım Ayhan Ünal ile çıkarak bugün Bahçelievler'deki parti genel merkezine yakın olan Beşevler'deki Ankara Yüksek Öğretmen’e uğrayıp PARKALARI çıkarıp, kravatları takıp, LACİVERTLERİ giyerek rahmetli Başbuğumuzun basın toplantısında bulunduk.

O günlerde Ecevit 11 bağımsız milletvekili ile 42.hükümeti kurmuştu.

Ancakkk...AP Genel Başkanı eski Başbakan rahmetli DEMİREL bu durumu bir türlü kabullenmemişti.

Basına verdiği demeçlerde yaptığı toplantılarda yeni kurulan hükümet için;

“-ÇANKAYA HÜKÜMETİ, başbakan için HÜKÜMETİN BAŞI.!” gibi tabirler kullanıyordu.

Çankaya hükümeti tabiri neysede “HÜKÜMETİN BAŞI” lafını Levent KIRCA ve özellikle Nejat UYGUR kendi tiyatrolarında MÜSTEHCEN şekle dönüştürünce olay çirkin bir duruma dönüşmüştü.!

Başbuğumuz acilen bir basın toplantısı yapma gereğini duydu.

Toplantıda O güzel “davudi” ses tonuyla;
"-Ne demek hükümetin başı.! 
-Ne demek Çankaya Hükümeti.! 
-Kurulan hükümet Türkiye Cumhuriyetinin 42.hükümeti.!
-Sayın Ecevit’de yeni hükümetin Başbakanıdır.!” deyip gürleyince Başbuğumuzla arası çok iyi olan rahmetli Demirel bir daha bu tabirleri kullanmadı.! SUSTU.!

Rahmetli Başbuğumuz:
-Türk Devlet geleneğine bağlı devletin varlığında yok olma halet-i ruhiyesine ulaşmış büyük bir devlet adamıydı. 
-EDEBE ÖNEM VERİRDİ… Yetiştirdiği ve ona gönül veren yüzbinlerden öte  milyonların da EDEPLİ olmasını isterdi.

Devlet BAHÇELİ Bey de hem Başbuğumuzun hemde rahmetli Dündar Taşer büyüğümüzün dizi dibinde yetişmiş, makam odasına giren küçük kız çocuğu karşısında dahi ceketini ilikleyen edebli, ferasetli, cömert, merhametli, imanlı bir devlet adamıdır.

-Ülkücülük EDEP üzerine inşa edilmiştir. 
-Temeli Türk töresidir. 
-Türk Ttöresinde şehrine ve ülkesine hizmetkâr olanlara kötü sözler söylemek yoktur.!

Trabzon’da sevilen eski il Başkanımız Kıymetli Nihat Birinci’nin de dediği gibi;
“Hangi siyasi partiden olursa olsun Türk Vatanını, Türk milletini, Türk Bayrağını yüceltmek için çalışan dürüst insanların çoğalmasına ihtiyaç var bu ülkede.”

Bu topraklara emek veren bu millete fayda sağlayan herkes, bu ülkenin gerçek evladıdır.

Oysa ki…Sabahtan akşama “BEN(!)”diyerek etrafındaki varlığı titreten beşer; kendini kainatta güneş yerine koyarda fark etmez dünyanın onun çevresinde dönmediğini feleğin tokadını yemeden!!

Hay’dan geldik;
Hû’ya gideceğiz...
Allah’tan geldik;
Allah’a döneceğiz.

Varlıklı bir ailenin genç evladı anlatıyor;
“-Biz epey varlıklı ve çevresi oldukça geniş bir aileydik. Babamın cenazesini almaya gittiğimde morg görevlisi biraz uzakta olan yardımcı  arkadaşına '13 NOLU CESETTT…’ diye seslenince irkildim ve bir süre 
kendime gelemedim.! Bu dünyanın ne kadar boş olduğunu o zaman daha iyi anladım"

Şer odaklı olmayalım ki dünyada nefret tohumunu üretmeyelim.

Sevgi ,emektir." diyor Cengiz Aytmatov, Selvi Boylum, Al Yazmalım adlı eserinde.

"Sevginin kantarı, fedakarlıktır." diyor Hz. Mevlana’da.

Cevr-ü cefaya, naz ile ezaya tahammüldür sevgi. Şikayet erbabının, rahatlık düşkünlerinin sevgiden nasibi olamaz.

Yunus Emre ne güzel söylemiş
“Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü” diye.

Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşır.

Atalarımız “sana senden olur, her ne olursa, başın selamet bulur, dilin durursa” ve “göz iki, kulak iki, ağız tek, çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek” demişlerdir.

Yunus Emre’de der ki;
“Sözünü bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede 
bir söz.”

Dil üzerine çok söz söylenmiştir;
-Bir söz söylerken hem kendi hemde karşınızdakinin ahiretini düşünerek konuşun..!
-Söz insanın terazisidir.Fazlası ziyan, azı vakardır.
-Alay ve boş konuşmak belaya yol açar.
-Hikmeti konuşmakta değil, susmakta aramalıdır.
-Az konuşan kınanmaz, üstelik itibarı çok olur.
-Dil, irfan hazinesinin anahtarıdır, çok konuşan, gönüldeki hizmet cevherini boşaltır.

“Eğer kalbte darlık ve üzüntü, vücutta bitkinlik ve halsizlik, rızıkta eksiklik ve bereketsizlik olursa, bunun boş ve yersiz konuşmalardan meydana geldiği bilinmelidir” derdi gönlümün Şeyh Edebali’si rahmetli babam.

Susmak aklın süsü ve cehaletin örtüsüdür. Tatlı dilli ve cömert ehli olunmalıdır.

Diline sahip olmayanı şeytan her sahada oynatır. Büyük bir uçurumun kenarına getirir, yüzüstü yuvarlar, felakete sürükler. Dile vatan sevgisi ve ahlak dizgini vurulursa dünya ve ahiret saadetine kavuşur.

Başıboş bırakılırsa zarardan zarara girer.

Bu fani dünyada kimsenin mülkü olmaz. O kadar hırslı olmaya gerek yok. Çünkü şu yerin altında çırak ne olmuşsa usta da o olmuştur!

Seccademi serdiğim ruy-i zemin benim vatanımdır” diyen ve dünya vatandaşları olan “Haymatlosları” ile bütün dünyaları masa-kasa-nisa üçlüsü olan davasız “mıymıntı” ucuz insanlar Devlet-i Âli’den ırak olsun, Cenab-ı Allah Türk Milletini/Oğuz neslini korusun…

Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER

11 Haziran 2025

Taş Medreseli Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK

YAZARLAR