Mehmet Ali GÜNAYDIN / KÖKBÖRÜ


Roma bir günde inşa edilmedi!

Roma bir günde inşa edilmedi!


Gelin bugünkü köşe yazımıza şu sözle başlayalım; "Roma bir günde inşa edilmedi." ve bu sözden hareketle de yazımıza yön verelim. Çağa şaşı bakanlara yol gösterici olur mu bilmem ama denemekte yarar var.

Ülkemiz herhangi bir hususta önemli bir kazanım elde ettiğinde, bazı konularda ilerleme gösterdiğinde, ara hedef niteliğindeki noktalara ulaştığında, kimi mecralarda küresel pozisyonunu güçlendirdiğinde olumsuz iki temel yaklaşımla karşı karşıya kalıyoruz. Birinci yaklaşım bir günde cihan devleti olmamızı bekleyen yaklaşım diğeri ise bu milli yükselişi görmezden gelen ve yok sayan yaklaşım.

Birinci yaklaşıma sahip olanlar asla tatmin olmuyor, her şeyi yetersiz buluyor ve bizden bir günde dünyaya hükmetmemizi bekliyor, diğer yaklaşım içerisinde olanlar ise milli emeğinizi görmezden gelerek yerinde saydığımızı ya da geriye gittiğimizi düşünüyor. İki yaklaşımın da mensupları tarih okumasını sağlıklı yapamayan, tarihi gelişmelere şaşı bakan, zamanın ruhunu yakalayamayan, gelecek öngörüsü yoksunu şahsiyetlerdir.

Kendi tarihimize uyarlarsak nasıl Roma bir günde inşa edilmediyse Osmanlı da bir günde inşa edilmedi. Osmanlı, tarihin akışında aşama aşama ilerlerken o dönem de muhakkak "Osmanlı'yı kurmaya ne gerek var", " Bursa'yı aldık da ne oldu" , "Balkanlara geçmeyelim Anadolu'da kalalım", " İstanbul'u almadıktan sonra Edirne'yi alacağız da ne olacak", "İstanbul'u kuşatıp kuşatıp alamıyor ", " İstanbul'u aldık da başımız göğe mi erdi" gibi türlü sözler sokaklarda dolaşıyordur.

O günün memnuniyetsizleri, o günün umutsuzları bugün de aramızda yine aynı şekilde dolaşıyorlar. 1299 yılında kurulan Osmanlı, 154 yıl sonra İstanbul'u fethedebildi, 384 yıl sonra da Viyana kapılarına dayanabildi. Her gün döşenen bir tuğla sayesinde inşa edilen Osmanlı, adım adım küçük bir beylikten cihan devletine dönüştü. Meseleye böyle baktığımızda döşenen her tuğla ve inşa sürecinin aralıksız devam etmesi çok kıymetli.

Küresel rekabetin hız kazandığı, çatışma bölgelerinin her geçen gün arttığı, savaş tamtamlarının her gün çaldığı, dünyada patron koltuğuna oturma yarışının kızıştığı, uluslararası kaosun arttığı, ekonomi pastasından pay alma kavgasının şiddetlendiği, teknolojik liderlik müsabakasında kılıçların çekildiği bir dönemde ülkemizin ileriye doğru attığı her adım çok kıymetlidir ve bu kutlu yürüyüş sonuna kadar güçlü şekilde desteklenmelidir.

Diğer tüm Türk devletlerinde olduğu gibi ülkemizin de benzer bir sürecin içerisinden geçtiğini düşünenlerdenim. Ne umutsuzum, ne  karamsar ne de her şeyin bir anda gerçekleşmesini bekleyecek kadar hayalperest. Dünyanın jandarması bir anda olamayacağız ama eminim ki tarihte olduğu gibi yine bir gün bunu başaracağız.

Bu pencereden dünyaya baktığımızda göreceğiz ki; "Türk Yüzyılı" bir ham hayal değil büyük bir gerçekliktir. Biraz sabırlı olun, izleyin ve keyfini sürün...

YAZARLAR