ŞAMİL KIZI GÜLİZAR..
Gittin..!
Vücudumda tırnaklarım söküldü
Dişlerimi döktüm anam
Gülmez konuşmazım
Artık saçlarımı taramıyorum sabahları
Ellerimle alnımı ovuşturuyorum
Hani artık o senin öpmediğin yerleri
Gittin ve işe kaldırmıyorsun beni
Aylık alamadım veremedim pazar paranı
Parasız pulsuzum
Gittiğin yerde doldu mu cüzdanın
Yüreğin doldu mu
Ben dışarıda kaldım
Yersiz yurtsuzum .
Kimse tülbentini senin gibi bağlamiyor annem.
Bilmiyor kimse gece sütü hangi vakit içirilir.
Kimse bilmiyor Çarşamba Pazarı’ndadaki en ucuz pazar tahtalarını.
Kimseye öğretmemişsin mısır unu ile hamsi buğulamayı,
Karalahanayı,
Şeker şerbeti ile karın doyurmayı.
Kimsede iz yok senden
Kucaklamalar senin kucaklaman değil
Hiçbir kapının eşiğinde,
Hiçbir perdenin arkasında yoksun
Duymuyorum artık yanık türkülerini
Çoktan gitmişsin
Hiç kimseye emanet etmeden beni
Ve yokluğun hala öldürmüyor
Telli turnam
Yaralı geyik
Bilmem fırsatımız oldu mu böyle koca ömürde başbaşa konuşabilmek için hiç
Eğer bir şansımız daha olsaydı
Mutlaka,
Fildişi dizilerine oturur,
Ovalar,
Yaylalar verimliliğinde göğsüne yaslanır
Susadım derdim
Oğlun çok susadı anne
Senin akarsuların çağlayanların nerede
Gelde bul şimdi
Ah nasıl sarılmalılıyım sana
Nasıl sarılıyorsa dalgalar kıyılara defalarca
Ve nasıl sarılıyorsa çakıl taşlarını hıçkırarak
Terinin kokusu geldi burnuma
Kırlarda mıyım
Okyanuslarda mıyım
Koşup oynuyor muyum
Düşüp dizlerimi yaralıyor muyum
Bilirsin çocuk dizlerim dermansızdı hep
Şimdi yaşlı dizlerim de aynı ağrı gene
Öpmeyecek misin hala anne
Senin iklimini annem
Hiçbir mevsimde bulamadım senden sonra
Baharlar yağışlı,
Bazları sıcak,
Sonbahar sulak,
Kışları gene sıcak,
Gene de sımsıcak.
Ne çiçekler ne ağaçlar yetiştirdin
Ne evlatlar dağ gibi çınar gibi
Ne böcekler ne tırtıllar beslenecek onlardan
Sen bu dünyadaki görevini tamamladın
Çoktan tamamladın anne
Şöyle bana bir bak hele
Her adımı söylediklerinde sanki “oğlum” diyorsun bana
Hep senin sesini duyuyorum
“Oğlum”
sesin hep türkü tadında
Bir gittin iki geldin
Sanki hiç doğurmadın beni
Yersen yiyorum
içersen içiyorum
Hala karnında taşıyorsun
Hala iç içeyiz
Hala iç içe
Hala bakıyorum gümüş gözlerine
İki geldin ve “baba” diyorsun bana “baba”
Bende oğlun baba oldu diyorum
Her “kızım” deyişimde
Oğlun baba oldu iki kızım var anne
Senin adını verdim birisine
Gün ışığında üç güneş gibi yürüyoruz hep birlikte
Adam gibi ..bey gibi ..hey gibi
Hala aynı gümüş gözler bana bakıyorlar
Annemmm
Gülizar ve Nisanur’unda sana selamları var..
Nihat Arslan
20.mayıs.2000 (anneler günü)