Yer çekiminin olduğu her mekânda bardağın dolu tarafı üst kısmı değildir elbette... Hadiselere olumlu yönden bakmak kişiliğimizin bir yönünü de gösterir ancak çok da saf dil olmamak gerekir.
...
Uzay bilimleri, elektronik yazılımlar, sağlık bilimleri, gıda teknolojisi, mühendislik harikası icatlar....
Türk evladına imkân ve fırsat verilince neler yapabiliyormuş işte görülüyor...
Vecihi Hürkuş ile Nuri Demirağ'ın akibetinin tarihimizin kara sayfalarında yazılması belki bugünkü gençliğe ve gelecek nesillere ibret olur...
Bütün bu başarılar düşmanın âsâbını bozar elbet...
Dâhili ve hârici bedhâhların âsâbı bozulmaz olur mu?
Gelelim bizim âsabımızı bozanlara...
Zulüm 1453'ten beri devam ediyor diyenlere...
9 Eylül'de İzmir'in Kurtuluşu'nu değil de Osmanlı Türk Devleti'nden kurtuluş günü gibi kutlayanlara...
Çorbacı komşunun mezâlimini unutup meydanlarda mavi beyaz formalarla sirtaki usulü raks edenlere...
İstanbul'u, Maraş'ı, Antep'i, Urfa'yı ve dahi bütün Türk topraklarını işgal eden İngiliz'in, Fransız'ın kültürüne öykünenlere, onların hayat tarzını hâlâ imrenilecek birer medeniyet sembolü olarak görenlere...
Türk milletinin gönül coğrafyasındaki mazlumlara, İslâm ümmetinin günahsız mensuplarına zulmü reva gören ve buna ses çıkarmayanlara...
Buluşlardan/ icat edilen herşeyden, bulunan yeraltı kaynaklarından rahatsız olan kabızlara...
Liyâkatsiz; bilgi, beceri, birikim, tecrübe ve her türlü yetkinlikten uzak olup kendini bulunmaz Hint kumaşı sananlara...
...
Başarılı insanlara kulp takıp her türlü haysiyet cellatlığı yapan Tin Sûresinde ifadesini bulan "esfele safilîn" olanlara....
Lât ve Uzza'ya tapacak kadar manevi boşluğa düşüp yine de Türk milletini, İslâm ümmetini hakir görme densizliğiyle entel-dantelliğiyle tebarüz etmişlere...
İnandığı gibi yaşamayan ve yaşadığı gibi inanmaya başlayan, kendini lâ yüs'el sanan Allah'ın dinini sosyolojik ve psikolojik üstünlük kurma densizliğiyle milletin bir kısmını sömürenlere; gittiği yolu ekonomik ve ticari kazanç aracı hâline dönüştüren aklı, ilmi, irfanı yok sayan, cahilliği öven akıldânelerine...
Millî ve manevi şahsiyetleri, değerleri suistimal ederek statü elde etmeye çalışanlara...
Türk demeyi ırkçılık sayan ama kendi nesebinden söz edilince ise Allah'ın insanları fırka fırka yarattığından bahseden mürâilere...
İstediği partiye ya da kişiye oy çıkmayınca ettiğimiz yardımlar haram olsun diyen sümsük ve edepsizlere....
"Ayy... Bıktım artık bu ülkeden gidicâm" diyenlere... (Kucak açmış bekliyor sanki seni monşer Macron, mösyö Suoge, madam Marie-Pier, frau Helga, miss Linda...)
Liste uzayıp gidiyor....
Hele bir de etiket değiştirme personelini satış personelinden daha fazla çalıştıran ticari ahlaktan uzak zincir marketlerin vicdansız, bit yavrusu sahiplerine...
Doyumsuz tüccara, insafsız müteahhite ve kiracısına merhametten uzak davranan ev sahibine.... Daha nicelerine asabım bozuluyor...
Özellikle de işini yapmayıp Türk milletinden maaş alan üstelik ihanet edenlere karşı çok ama çok asabım bozuluyor... Zıkkımlanmaktan göbeği burnundan iki karış ileride olan, yılda iki kitap almayıp
okumayan ama "Millet cahil abi.... Millet aç aç!" diyen fil mideli, bidon ya da tanker göbekli, balon kafalara karşı asabım bozuluyor...
Biz yine de ilk satırlardaki bardağın dolu tarafını görelim...
İyi insanlar var... İyi ki varlar... Türk vefâlıdır, ahlaklıdır, erdemlidir. Türk beklenendir.
Zayıfken düşmanın ne yapacağı bellidir. Dostunun ne dediği ve ne yaptığı anlamlı ve değerlidir... Gerçek dost da o zaman belli olur. Düşman size saldırırken yutkunan yahut görmezden gelenler asla dost olamazlar.... İşte asıl asap bozanlar onlardır...
İyi ki bizi sevindiren, düşmanı çatlatan Türk yiğitleri var. Çok korkun o yiğitlerden ki aklınız başınıza gelsin!
Muhittin Gümüş
02.10.2025