Son yıllarda özellikle içinden geçtiğimiz bu günlerde sıkça duyduğumuz bir ifade var “Türkiyeli.” İlk bakışta kulağa sadece coğrafi bir yönlendirme gibi gelse de arka planına baktığımızda kimliğe yönelik kasıtlı bir silikleştirme çabası olduğunu çok net görebiliyoruz. Bu saldırı Türk kimliğine açık bir saldırıdır.
Türk futbol takımı, Türk vatandaşı, Türk dili, Türk kültürü gibi yüz yılların yerleşik ifadeleri bir kenara itiliyor, onun yerine “Türkiyeli vatandaş”, “Türkiyeli sanatçı”, “Türkiyeli halk” gibi anayasada yeri olmayan, halkın da içselleştirmediği bir söylem yerleştirilmeye çalışılıyor. Bu kavramın geçmişine, amacına, dünyadaki örneklere ve “neden ısrarla Türk denilmek istenmiyor?” sorusuna birlikte yanıt arayalım.
“Türkiyeli” Ne Demek ya da Ne Demek Değildir?
“Türkiyeli” tanımı, ilk bakışta kapsayıcı gibi görünse de aslında bir kimliği örtme, silikleştirme ve belirsizleştirme stratejisidir.
Bu terim, etnik tarafsızlık kisvesi altında, Türk adının anayasal ve tarihsel ağırlığını sistematik biçimde devre dışı bırakmayı hedefler. Ancak vatandaşlık, yalnızca coğrafyayla sınırlı değildir. Hukukî, tarihî ve kültürel bağlarla örülmüş devlet-vatandaş ilişkisinin adıdır.
Bu garabeti savunanlar dünyada ve Avrupa’da vatandaşlık nasıl tanımlanıyor, hiç baktılar mı?
“Türkiyeli” şeklinde ifade edilen bu ucube kavramını savunanlar, bu yapay terimin güya “kapsayıcı vatandaşlık” fikrine dayandığını iddia ediyorlar. Oysa dünya üzerinde , bu tür yapay coğrafi kimliklerin hiçbir meşruiyeti yoktur, kaldı ki bizim gibi köklü bir kültür, dil ve devlet geleneğine sahip bir ülkede karşılık bulsun.
Almanya'da vatandaşa Deutscher denir, “Almanyalı” gibi bir ifade yoktur; Fransa'da Français/Française denir, “Fransalı” denmez; İtalya'da Italiano/Italiana denir, “İtalyalı” diye bir tanım yoktur; İspanya'da vatandaş “Espanol”dur. Katalan ve Bask kimlikleri vardır ama resmi kimlik İspanyoldur; İngiltere/Birleşik Krallık'ta Vatandaşlık British citizen olarak tanımlanır ama asla “İngiltereli” gibi bir ifade kullanılmaz. Bütün bu ülkelerde vatandaşlık tanımı; devlete sadakat, ortak hukuk, tarih ve kültür bağları ile yapılır. Etnik kimlikler inkâr edilmeden, devletin anayasal çatısı altında bir siyasi üst kimlik ile tarif edilir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 66. Madde son derece açıktır "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” Burada “Türk” kelimesi, etnik değil; siyasi ve hukuki bir tanımdır. Bu yönüyle tıpkı Fransa’daki “Fransız”, İngiltere’deki “British” tanımı gibidir, yani “Türk” olmak, bu vatana vatandaşlık bağıyla bağlı olmaktır.
Peki bu uydurma ilk kez nerede çıktı? Bu konu yeni değil. “Türkiyeli” söylemi en az 50 yıldır çeşitli çevrelerce gündeme getiriliyor. Bunun en somut belgelerinden biri, 1974 yılında Cumhuriyet gazetesi yazarı Nadir Nadi’nin yazılarıdır. Kıbrıs Harekâtı'nın hemen ardından Fransa'daki bazı Türk öğrenciler, Yunan öğrencilerle ortak bir bildiri yayımlar. Bildiride Türk ordusu işgalci olarak tanımlanır, Makarios’un geri dönmesi savunulur. Bu bildirinin altında Türk öğrencilerin imzası “Fransa Türkiyeli Öğrenciler Birliği” olarak geçer. Aynı bildiride Yunan öğrenciler kendilerini açıkça “Yunan Öğrenciler” olarak tanımlar. Nadir Nadi bu duruma haklı olarak isyan eder: “Bizimkiler kendi adını söylemekten utanıyor, Yunanlı gençler ise cesurca kimliğini ortaya koyuyor.” “Bu ‘Türkiyeli’ garabetinin kim tarafından, hangi hesapla dolaşıma sokulduğu sorgulanmalıdır. Kendilerini solcu olarak tarif ediyorlar, siz sağcı olsanız ne çıkar solcu olsanız ne çıkar." 1974’te yaşanan bu olay, bugün hâlâ karşımıza çıkan “Türkiyeli” ısrarının ne kadar köklü bir psikolojik operasyon olduğunu gösteriyor.
“Türkiyeli” söylemi , Türk kimliğini sorunlu göstermek, onu görünmezleştirmek, yerine muğlak, kimliksiz bir kavram yerleştirmek amacı taşır. Bu bilinçli tercihin ardında, Türkiye Cumhuriyeti’nin “tekil, üniter, millet-devlet yapısını” sulandırma arayışları vardır.
Birileri “Türkiye Birleşik Devletleri” gibi yapay federasyonlar tahayyül ederken; bu proje için ilk adım olarak Türk kavramını törpülemeye çalışmaktadır.
Bir yoğurtçunun hezeyanına da tanıklık ettik geçen hafta. Fenerbahçe stadyum sponsorluğu açıklamasında Chobani CEO’su Hamdi Ulukaya, şu ifadeyi kullanmıştır: “Tüm Türkiyeliler ve halkımız...” Bu kişi, dünya çapında sattığı yoğurdu “Yunan yoğurdu” diye pazarlamış, "Türk yoğurdu” demeye utanmıştır. Oysa “yoğurt” kelimesi dünyadaki hemen her dile Türkçe’den geçmiştir. Türk markası olduğunu gizleyen biri, şimdi Türkiye’de bir Türk kulübüne sponsor olurken yine Türk demekten kaçınmakta, ısrarla “Türkiyeli” gibi kimliksiz bir ifade kullanmaktadır. Bu yalnızca bir dil tercihi değil, bir zihniyet meselesidir.
Bu kimliksizleştirme çabası sadece Türkiye’de değil, Türk dünyasında da uygulanmıştır. Türkistan, bin yıllardır Türklerin yurdu olarak bilinirken 20. yüzyılda Sovyetler tarafından bu ad "Orta Asya" olarak değiştirildi. Amaç, Türk kimliğini silmek, coğrafyayı kimliksiz bir hale sokmak ve kültürel bağları koparmaktı. Tıpkı “Türkiyeli” ifadesinde olduğu gibi...
İsmini bilen, yolunu kaybetmez, bilmeyense her şeyini kaybedebilir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak Türk olmaktır. Bu bir etnik kimlik değil, siyasi ve anayasal bir aidiyettir. Bu aidiyeti muğlaklaştırmak isteyen her söylem, doğrudan doğruya vatandaşlık bilincine, toplumsal bütünlüğe ve tarihsel hafızaya zarar verir.
“Osmanlılık” gibi soyut ve yapay üst kimliklerle güya büyük olacak bir devlet hayali ile bölünmeyi yaşamış bir millet, yeniden aynı tuzağa düşmemelidir. Çünkü Osmanlı bir Türk devletiydi onu Türklük'ten kopardılar ve tarih sahnesinden silindi. Şimdi Türkler'in etkili ve güçlü olmadığı dünyanın bugünkü içler acısı hali ortada. Pers ülkesi, Arap dünyası, Çin, Rusya bu emperyal sistemin karşısında durabilecek de biz mi göremiyoruz? Bunu ancak Türkler sağlayabilir. Türk kimliğinin silinmeye çalışılmasına Türk olmasa da sağduyulu ve bu vahşi kapitalizme karşı tanımlı bir duruşu olan her insan karşı durmalı ve bu umuda sahip çıkmalı.
Adımızı doğru koyalım, biz Türkiyeli değiliz; Orta Asyalı değiliz, Anadolulu değiliz, yoğurdumuz Yunan değil. Biz Türk’üz, Türkistan bizim kadim yurdumuz. Türkiye Cumhuriyeti de Türk milletinin eseridir. Türk olmayana Türk'sün diyecek kadar faşizanlık da elbette olamaz, konumuz bu değil zaten. Türkiyeliyim diyen biri aslında Türklerin ülkesindenim demiş oluyor, bu da onlar açısından ayrı bir tezat. Kimseyi Türkleştirmeyelim zaten. Bu konuda da son olarak bir sözü hatırlatmadan geçemeyeceğim, Türk olduğu halde bunu söyleyemeyen biri için Ebulfez Elçibey diyor ki, “Türk değilim, diyene karşı sakın ısrar etmeyin. Allah’ın bahşettiği şerefi istemeyen şerefsize biz zorla şeref verecek değiliz"