4.cü Bölüm
Falçatamı koluma gizleyip yatağımda oturuyorum!
Cezaevinde yatak çok önemlidir. Yani yatağın senin evindir, mekanındır.
Kötü bir durumda yatağına çekilip oturursun ki bunun anlamı vuracaklarsa gelip beni yatağımda vursunlardır.
O ara dışarıdan Cengiz'in adamlarından birisi içeri girerek, "Cengiz baba seni dışarı çağırıyor" dedi.
Cevap vermedim, çünkü niyetleri bahçede ortaya alıp kim vurduya getirmekti…
Ancak Cengiz içeri girerek "Vahap gardaş dışarıda biraz volta atalım" teklifinde bulundu.
İtiraz etmedim…
Falçata kolumun içindeydi kaydırıp avucuma aldım. Bir kişi saldırırsa kesin kararlıydım, kim rast gelirse ona saldıracaktım.
Beklenen tam bunların tersi oldu. Cengiz ile volta atarken herkes kenara çekilmiş bizi izliyordu.
Cengiz sordu:
"Vahap gardaş sen Ülkücü arkadaṣlarıyın sabahki yaptıklarını tasvip ediyor musun. Resmen bizi yok sayıp, aşağıladılar" dedi.
Dedim 'Cengiz ben de bu yapılanı tabiki tasvip etmiyorum. Tamam size saygısızlık ettiler etmesine de bizim koğuştan birisine veya senin adamlarına bir hareket yapılmadı. Neticede suratı çizilen bir çocuk tecavüzcüsü, onlar yapmasa belki de sen çizdirecekdin…'
Dedi 'Bak Vahap gardaş yanındakiler kaçtı sen tek başına kaldın ve bizi tahrik etmeden aslanlar gibi gidip yatağına oturdun. Bu ne demek vurmak isteyen gelip beni yatağımda vursun. Bu duruṣun benim elimi ayağımı bağladı, düşündüm bir delikanlıya beş on kişiyle saldırmak bana yakışmaz. Artık sen benim kardeşimsin, yalnız o arkadaşlara haber gönder, cezaevinin raconunu öğrensinle. Belli ki bilmiyorlar..."
**"
Neyse biz gelelim şimdi benim cezaevine neden düştüğüme...
Malatya'da Ülkü Ocakları, ailemiz gibiydi, okuldan çıkınca ocağa geliyorduk. Her türlü edebi, saygıyı, vefayı, yardımseverliği ve terbiyeyi ailemiz gibi ocakta öğreniyorduk.
Dik durmayı,bkimseye eğilmemeyi, yağcılık ve yalakalık etmemeyi ocakta öğreniyorduk.
Bunlardan daha önemlisi vatan, millet ve bayrağımızı KARŞILIKSIZ sevmeyi burda öğreniyorduk.
Gün oldu devran döndü savaş başladı bu bildiğimiz savaşlardan değildi düşman içimizde, yanımızda, karşımızda.
Cepheler, okullar, kahveler, sokaklar...
Moskof mezalimine karşı savaşıyorduk. Askerimizin polisimizin yanındaydık. Yüzlerce şehit verdik.
Ve bir gece askeri bir cunta geldi ve Moskofu da, Ülkücüyü de, toplayıp zindanlara kapattı.
Bir onlardan bir bizden astılar...
Peki biz kim idik, sizinle birlikte bu vatanı içerden savunan değil miydik.
Yoo bizi de aynı Moskofların kefesine koyup harcadılar..
Detayı her kes biliyor anlatmayacağım…
Neticede, vatanını, bayrağını karşılıksız sevenlere zülüm edildi, astılar, müebetlere mahküm ettiler, işkencelerle psikolojilerini bozdular, işlerini hatta ailelerini kaybettiler.
Sadece ben Pol-Bir'e üye olduğum için hakkımda soruşturmalar açıldı, psikolojik baskılar, yakalanan solcuların iftiraları ve NETİCEDE mesleğimi de kaybettim...
Şimdi gelelim ana konuya…
Ben ülkücüyüm, kimseye eğilemem, kimseden bir yardım isteyemem, hırsızlık yapamam, yamuk işlerde çalışamam.
Eee ne olacak?
Cunta senin hayatını kaydırmış…
Hakkında soruşturma açıldığı için ve ceza aldığın için zaten kimse sana iş vermez. O zaman bileğinin gücüne bakacaksın dedik ama affedersiniz pavyonun kapısında fedailik değil…
O dönem memlekette ne kanun ne nizam kalmıştı. Artık vatandaş hakkını aramak için polise veya mahkemeye güvenmiyordu, en kısa bir dava bile yıllarca neticelenmiyordu. Polisde bile adamın veya paran varsa hakkın aranıyordu. Öyle bir süreç başladı ki, haksızlığa uğrayan savcılığa gitmek yerine KABADAYILARIN mekanları önünde kuyruk oluşuyordu. Halk adaleti bu kapılarda arıyordu.
Hal böyle olunca, bize ihtiyaç olundu… Kabadayılarda işler çoğaldıkça bize iş çıkıyordu..
Bileğin gücüyle kazanmak!...
Hiç bir ülkücü bu tür işlere tevessül etmez ne yazık ki dışarda kalan bu ülkücülere karşılıksız sevip kanını helal ettiği vatanında başka bir yol bırakılmamıştı.
Bu gayri meşru mahkemelerde en kısa zamanda netice alınıyordu.
ÖRNEK
Bir vatandaşı ev alma vaadiyle dolandırmışlar diyelim. Vatandaş BABAYA geliyordu, baba iki adamını gönderip dolandırıcıyı ayağına getiriyordu. Dolandıranla yüzleştirip cezasını kesiyordu, dolandırılan da hakkkını alıyor ve BABANIN da mahkeme masraflarını ödüyordu!...
DEVAM EDİYOR