Hayatta bazı bağlar vardır ki, kan bağıyla başlar ama gönül bağıyla güçlenir.
Kardeş dediğin, doğduğun evin ilk yoldaşı, ilk sırdaşı, ilk oyun arkadaşındır.
Daha yürümeyi bilmezken elini tutandır, düştüğünde “Hadi kalk!” diyen sesin sahibidir.
Çocukluk günlerimizde, avluda oynadığımız misketlerden ip atlamalara, bazen de yağmurdan sonra çamur içinde top koşturmalara kadar her an yanımızda olan odur.
Paylaşmayı, sabretmeyi, bazen de kavga edip barışmayı ilk ondan öğreniriz.
Kardeş hasrettir bazen…
Evden ayrılır, farklı şehirlere savrulur, belki gurbet yollarına düşer. Ama ne olursa olsun, kalbinde yeri değişmez. Bir sesini duymak bile insanın içini ısıtır.
Kardeş sırdaştır…
Herkesin bilmediğini bilir, gözlerinden anlar derdini. Söze gerek kalmaz; bakışınla, suskunluğunla bile konuşur.
Kardeş yoldaştır…
Hayatın sert virajlarında omuz omuza yürüdüğün, sırtını yasladığın dağ gibidir. Ne zaman dara düşsen, “Ben buradayım” der gibi yanındadır.
İnsan büyüdükçe anlar; kardeş sadece aynı annenin, aynı babanın evladı değildir.
Kardeş, hayatın bize verdiği en kıymetli emanettir. Onun kıymetini bilmek, araya mesafe girmiş olsa bile gönülden gönüle köprü kurabilmektir.
Kardeş candır…
Ve canı can bilmek, ömür boyu sürecek bir vefadır.
Şakir DENİZ
Akdağmadeni