Huzur; doğru kavramla, doğru dille, doğru yolla inşa edilir. “Terörsüz Türkiye” hedefi ancak kelimelerin berrak, niyetlerin samimi olduğu bir toplumda kalıcı hale gelir.
Bir meseleyi çözmenin ilk adımı, o meseleyi doğru anlamaktır.
Yanlış teşhis, yanlış çözüm getirir.
Bugün Türkiye’de yaşadığımız birçok toplumsal ve siyasal sorunun temelinde de bu vardır: Kavram karmaşası.
MHP İstanbul Milletvekili ve hukukçu Feti Yıldız, bu gerçeği kısa ama derin bir cümleyle ifade ediyor:
“Bir meseleyi çözmenin ilk ve temel şartı öncelikle meseleyi doğru tespit, teşhis ve tarif etmektir.”
Bu yalnızca bir hukuk prensibi değil; devlet yönetiminin, toplumsal bilincin ve milli direncin pusulasıdır.
Bir kelimenin anlamı net değilse, bir düşünce de bir politika da sağlıklı gelişemez.
Kavramları Doğru Kullanmak, Milletin Dilini Korumaktır
Bugün Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri, kelimelerin anlamının bozulmasıdır.
Bir kelimeyi eğip bükmek, bazen bir milleti yönsüz bırakır.
Feti Yıldız, ikinci paylaşımında bu noktayı daha da açık ifade ediyor:
“Genel kabul görmüş, hukukta bir asır önce tanımlanmış kavramları kendi amaçları için eğip bükmek yerine doğru kavramlar setini kullanmak gerekir.”
Bu cümle, çağımızın en büyük tehlikesini özetler: Anlamın istismarı.
Bir kelimeyi niyetimize göre eğip bükmeye başladığımızda, artık hukuk değil, keyfiyet işler.
Bu da hem adalet duygusunu hem de toplumsal güveni zedeler.
Kavramın anlamı korunmazsa, hukuk gücünü kaybeder.
Hukuk zayıflarsa, toplumun ortak vicdanı sarsılır.
Bu yüzden kavramların doğruluğu, bir milletin huzurunun sigortasıdır.
Terörsüz Türkiye: Barışın Değil, Huzurun Adı
“Terörsüz Türkiye” ifadesi yalnızca bir hedefi değil, bir süreci anlatır.
Silahların susması, sadece sessizlik getirir; huzur ise anlamın ve adaletin yerli yerine oturmasıyla mümkündür.
Bu yüzden “sürdürülebilir barış” yerine “kalıcı huzur” demek daha doğru olur.
Çünkü barış bir durumu, huzur ise bir hali anlatır.
Barış bir imzayla gelir, huzur bir bilinçle yerleşir.
Bugün Türkiye’de huzur istiyorsak, bölgede barışı da inşa edebiliriz.
Ama bunun yolu, dilde berraklık, siyasette tutarlılık ve toplumda güven birliğinden geçer.
Toplumun Her Kesimi İçin Ortak Dil
Bir devletin diliyle milletin dili birbirinden kopmamalıdır.
Halkın kullandığı kelimeyle yönetenin söylediği kelime aynı anlama geliyorsa, o ülke güçlüdür.
Bir kavramı herkes farklı anlarsa, kutuplaşma kaçınılmaz olur.
Bu nedenle “Terörsüz Türkiye” hedefine giden yol, askeri başarılardan önce kavram birliğiyle açılır.
Bir köylü, bir öğretmen, bir hukukçu, bir gazeteci…
Hepsi “adalet” dediğinde aynı şeyi anlayabiliyorsa, işte o zaman toplumda huzur yeşerir.
Bu yüzden Yıldız’ın vurgusu sadece siyasete değil, hepimize yöneliktir:
Kelimeleri doğru seçelim, anlamı koruyalım, sözü eğip bükmeden hakikati dile getirelim.
Hukuk, Adalet ve Vicdan: Aynı Dilde Buluşmak
Hukukun dili evrenseldir ama adaletin dili millidir.
Bir toplumda kelimeler aynı vicdanla yankılanıyorsa, orada huzur kalıcı olur.
Türkiye, “Terörsüz Türkiye” vizyonunu bu bilinçle yürütüyor.
Bu vizyonun merkezinde; güvenliğin, hukukun, insan onurunun ve doğru kavramların birlikte korunması var.
Bugün Türkiye’deki bu kavramsal netlik arayışı, sadece siyasi bir çaba değil; aynı zamanda milli hafızanın onarımıdır.
Sonuç: Kelimeleri Düzelt, Geleceği Onar
Bir kelimenin anlamı berraklaştığında, bir toplumun ufku da aydınlanır.
Doğru kelimelerle konuşulan bir ülkede, yanlış niyetler barınamaz.
Bu yüzden huzur, kavramların doğruluğundan başlar; barış, dilin dürüstlüğüyle sürer; gelecek, adaletin yerli yerine oturmasıyla inşa edilir.
Eğer Türkiye’de huzur, bölgede barış, dünyada sükûn istiyorsak, önce anlamı doğru kurmalı, kelimeyi yerli yerine koymalı, doğru kavramla doğru yolu yürümeliyiz.
Son Söz
Kavramların içi doğru doldurulursa, adalet güçlenir; adalet güçlenirse, huzur kalıcı olur. Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” vizyonu, doğru kavramla doğru yolu bulmanın hikâyesi olmalıdır.
Dr. Oğuz POYRAZOĞLU
MİLLİ SES – Köşe Yazarı
Gazi Üni. Öğr. Üyesi
opoyrazoglu@gazi.edu.tr